Özgecan Arslan'ın vahşice öldürülüşünün ardından beş yıl geçti. 'Beş yılda kadına şiddet konusunda ne kadar yol kat ettik?' diye soracak olursanız, size çok pembe bir tablo çizemeyeceğim ne yazık ki. İşte daha geçtiğimiz günlerde babası, yani en yakını tarafından canice öldürüldü hayatının baharında bir genç kızımız.
Adı Şeyma Yıldız, 17 yaşında daha... Babası erkek arkadaşı olduğu bahanesiyle katletti Şeyma'yı. İnsanın kanı donuyor bu cinayet karşısında ama ne kadar isyan etsek de mani olamıyoruz kadın cinayetlerine.
SAVAŞIYORUZ AMA...
Mücadele ediyoruz; etmiyoruz dersek haksızlık etmiş oluruz.
Devletin en üst kademesinden en altına, sivil toplum kuruluşları yani herkes kadına yönelik şiddetle mücadele için çaba sarf ediyor.
Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, kadına yönelik şiddet davalarına müdahil oluyor.
Bu, devletin kadına şiddetle savaştaki kararlılığını göstermesi açısından da son derece önemli. Ancak bu şiddet hâlâ devam ediyor.
Toplumsal alanda şiddetle mücadele bilincinin daha da artırılması gerekiyor. Bu duyarlılık arttıkça kadına yönelik şiddet çok daha etkili biçimde önlenebilir. Nasıl mı?
BÜYÜK DESTEK VAR
İşte son örneğini Kadir Şeker'de gördük. Günlerdir Türkiye bu olayı konuşuyor.
Sosyal medyada çok büyük bir destek var Kadir Şeker'e. Neden mi? Sokak ortasında bir kadına sevgilisi tarafından şiddet uygulandığını görüp başını çevirmedi, yoluna devam etmedi Şeker. Vicdanı buna elvermedi çünkü. Kadını şiddetten kurtarmak için müdahale etti ve arbede sırasında kadına şiddet uygulayan Özgür Duran öldü. Çok cesur davrandı Şeker. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Kadir Şeker'in 'insani ve vicdani bir tutum' sergilediğini söyledi. Kadir Şeker şimdi tutuklu. Üniversiteye hazırlanan gencecik bir insan.
Bir kadını ölümden kurtardığı için hayatının baharını cezaevinde geçirmemeli Şeker. Şiddet gören bir kadını kurtarırken katil damgası yememeli... Meşru savunma kapsamında ele alınması gerekiyor bu suçun. Birçok hukukçu da benzer bir görüş bildiriyor.
Kadir Şeker'in 'tam cezasızlık' alması gerektiğini ve bu olayın 'meşru müdafaa' olarak görülmesi gerektiğini söylüyor.
Eğer Kadir Şeker ceza alırsa, artık kimse kadına şiddeti görse bile müdahale etmeye cesaret dahi edemez. 'Başım belaya girer' korkusuyla yanında kadına işkence bile edilse başını çevirir, yoluna gider. Oysa yıllardır 7'den 70'e her kesimden insan büyük bir azimle toplumsal bilinci artırmak için mücadele ediyor. Kadına yönelik şiddeti engellemek adına toplumsal duyarlılığı artırmak için verilen bu çabalar da sekteye uğrar.
Kadir Şeker'in davası işte bu noktada çok kritik bir öneme sahip. Ben yargının Şeker hakkında toplumsal vicdanı rahatlatacak bir karar vereceğine inanıyorum.