Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; kadınların ayrımcı tavsiyelere ihtiyacı yok!
Ve şu dünyadaki hayaller, hedefler, amaçlar erkeklerin tekelinde değil. Birilerinin hiç hoşuna gitmese de, işlerine gelmese de; bizim de isteklerimiz, peşinden koştuğumuz hayallerimiz var.
Valla bak, yüreklere indirmek istemem (belki de çok isterim) ama öyle.
Ve bizim kurduğumuz hayaller inanır mısınız; sadece koca bulmaktan, çocuk doğurmaktan ibaret değil.
KÖTÜ BİR HABERİM VAR
Aile eğer kalple, ebeveynlerin karşılıklı inançlarıyla, paylaşımlarıyla ve sevgi saygı temeliyle kurulmuşsa; muhteşem bir şey. Annelik deseniz olağanüstü bir duygu, öğreti. Hakkı verilince müthiş bir deneyim.
Ancak kadının varlığını anneliğe kilitleyen, annelikten başka amacımızın olamayacağını vurgulamaktan çekinmeyen bir zihniyetin; erkek ve kadın hakkında anlayışı, bakışı nettir, açıktır, sığdır, gericidir, insafı eksiktir.
Tabii zaten onlara göre iffet de sadece kadına ait değil mi?
Irzı korumak da kadına aittir, öyle değil mi? Yalnızca kadına biçilmişlerdir, öyle değil mi?
Kimse çıkıp erkeğe 'iffetsiz' damgası vurmaz, kimse kalkıp erkeği 'Irzını korumadın' diye toplum dışına atmaya kalkmaz!
Bir örnekle gelmek gerekiyorsa; maalesef tecavüze uğrayan kadınların 'iffetsiz' sayıldığı, ayıplandığı, kapı dışına konulduğu topraklarda yaşıyoruz.
Gelin görün ki bu kafalara çok kötü bir haberim var. Biz kadınların bu dünyaya gelmemizin nedeni, amacı; annelik, hizmetçilik, kuklalık değil.
Sesimizi kısıp kıt, kendini üstün sayan zihniyetlerin tavsiyelerini yerine getirmek hiç değil.
KİMLİĞİMİZİ BULMAK
Bizim hayat amacımız da erkekler gibi; kendimizi gerçekleştirmek, kimliğimizi bulmaktır.
Biz de sevdiğimiz işi yapacağız, biz de yaşama nedenlerimizi sorgulayacağız, biz de kocaman kocaman hayaller kurup peşlerinden koşacağız.
Allah'tan, inançtan, ahiretten bahsederken; ağzımızdan çıkan sözlerin ayrımcılık, kölelik, sınıfçılık, eşitsizlik, haksızlık kokmamasına özen göstermeliyiz değil mi?
Özgür iradeyi ve saygıyı unutmamalıyız değil mi?