Her sabah seyirciyi ekranlara kitleyen atv Kahvaltı Haberleri'nin spikeri Nihan Günay ile atv stüdyolarında bir araya geldik. Dört sezondur programın sunuculuğunu yapan Günay, başarısının sırrını paylaştı...
Spikerliğe geçiş süreciniz nasıl gelişti?
2002 yılında stajyer muhabir olarak başladım. Sonra 10 yıl muhabirlik yaptım, son sekiz senedir de a Haber'in kurulmasıyla a Haber'deydim. Sonrasında son beş senedir atv'de spikerlik yapmaya başladım. 17 senelik mazim var.
Dakik olmanız gereken bir iş. Bu disiplini nasıl sağlıyorsunuz?
Normalde de disiplinliyimdir, çok fazla sıkıntı yaşamadım. Zaman konusunda cimri olmam gerekiyor. Evliyim ve anneyim de. Zamanı iyi kontrol ederseniz her şeye zaman bulabiliyorsunuz. 'Geç kaldım, başım ağrıyor, yayına çıkamam' gibi sözler bizim işimizde kabul edilebilir değil. Ben hastaysam ve gerçekten yayına çıkamıyorsam durum gerçekten ciddidir. Eşime ve işime olan aşkım hiç bitmedi. Yayınımız 08.00'de başlıyor, ben 05.30'da kanaldayım.
EKİPTE HERKES İŞİNİN EHLİ
İnsanlar güne sizinle başlıyor. Bu size ne hissettiriyor?
Bu çok özel bir şey benim için. İzleyicilerimizin söylediğine göre ben evlerinin kızıyım. Bu, parayla satın alamayacağınız bir duygu. Bunun bilincindeyim. İzleyici, sesimin tonundan keyifli ya da keyifsiz olduğumu anlıyor.
Ekiple iletişiminiz nasıl?
Dördüncü sezonumuz ve aynı ekiple devam ediyoruz. Haber müdürlerimiz, haber genel yayın yönetmenimiz hepsi üzerimize titriyor. Ekipteki herkes işinin ehli. Mutfaktaki organizasyon çok daha yoğun. Ben ekibim açısından çok şanslı hissediyorum kendimi.
Canlı yayın kazası yaşadınız mı?
Oğlum 3 yaşındayken bir gün stüdyoya dalmıştı. Ben de o an çok ciddi bir haber sunuyordum. 'Anne' diye bacağıma sarılmasını unutamıyorum. Neyse ki kameramanın profesyonelliğinden o görüntü ekrana yansımadı.
ANNEM, EŞİM VE OĞLUM DESTEK OLDU
Annelik ve iş hayatını birlikte nasıl sürdürüyorsunuz?
Oğlumu doğurduktan sonra spikerliğe geçişim daha da hızlandı. Bunların yan yana gitmesi zor olmadı çünkü annem ve eşim de çok destek oldu. Oğlum bana akşam erken yatmam gerektiğini hatırlatıyor, yayında ne renk giyeceğime dair fikirlerini söylüyor. Bunlar çok güzel şeyler.
Programın reytingleri de iyi...
Röportaja gelmeden önce de sonuca baktık ve çok mutlu olduk. Her gün yeni bir sınav gibi ve o karne geldiğinde hepimizin kalp çarpıntısı hızlanıyor. Herkes memnun ki dördüncü sezonumuzdayız.
Yayın sırasında sosyal medyadan geri dönüşleri de kontrol ediyorsunuz. Yorumlara nasıl tepki veriyorsunuz?
Biz maalesef sosyal medyayı kullanmayı bilmiyoruz ve orayı hakaret mecrası sanıyoruz. Televizyona çıktığımız için kamu malı gibi düşünüyorlar ve istediklerini söyleyebilme hakkı buluyorlar kendilerinde. Olayın pozitif tarafından bakmaya çalıştığım için yazılanlar beni etkilemiyor. Herkes her şeyi yazabilir ama hakaret edemez. Atv çok değerli bir marka.
ŞEHİT HABERLERİ İÇİMİ PARÇALIYOR
Şehit haberlerini sunarken ne hissediyorsunuz?
Biz rahat uyuyup uyanıyorsak bunu Mehmetçiklerimize borçluyuz. Onların biz rahat uyuyalım diye canlarını feda etmesi çok kıymetli. Üzerine destan yazılacak bir durum. Ben onları her şeyden üstün tutuyorum. Şehitlerimize ve ailelerine canımız feda. Sabah belki o haberle uyanıyoruz ve bütün Türkiye yas içinde kalkıyoruz. Bunun ağırlığı çok büyük. İçim parçalanarak aktarıyorum ama aktarmak da zorundayım. Bu çok bıçak sırtı bir iş. Mesela Dolmabahçe'de gerçekleşen bir patlama haberini okurken çok zorlanmıştım. Çok şehidimiz vardı...
Şiddet haberleri de var...
Beni en çok zorlayan; şehit haberleri, çocuğa, kadına ve hayvana şiddet haberleri... Bazı şeyleri, içinizden geçenleri ekrandan söyleyemiyorsunuz. Yüreklerin soğuması için bir-iki cümle söyleyip geçiyorum. O haberler beni üzüyor ama bir taraftan da o işlerin takipçisi oluyoruz. Çıkarılacak yasaları takip ediyoruz. Her seferinde biraz da olsa hatırlatmaya çalışıyoruz. O kadar çok var ki görünmeyen şiddet, biz de görünür hale getiriyoruz. Bunları vermemiz gerekiyor ki o kişiler ifşa olsun ve adalet gereğini yapsın.