Ekonomik sıkıntılar, araç sayısının artmasına karşılık veremeyen yollar, yeterli eğitimden geçmeden kendini caddelere atan bilgisiz sürücüler ve günlük hayatın
"sıradan" görüntüleri arasına giren şiddetin, güç kullanmanın yollara yansıması nedeniyle
"yol kavgası" olarak başlayıp, cinayetle, yaralamayla biten tartışmaların da sayısı artıyor. Gün geçmiyor ki, "
yol verme kavgası" nedeniyle bir vukuat yaşanmasın...
RTÜK tarafından zorunlu kılınan ve televizyon kanallarının sabaha karşı yayınladığı trafik kliplerinde henüz bu konu işlenmiyor. Biz henüz hatalı sollama filan safhasındayız. Oysa kazaların, cinayetlerin başlıca nedenleri
"direksiyon psikolojisinden" kaynaklanıyor. Bu konudaki ilk klibi geçenlerde izledim. Henüz kimsenin bu klipten haberi yok. Çünkü yayınlanmadı, yayınlanmayacak. Klibin içinde bizzat yer aldım. İyisi mi, lafı fazla ağdalamadan anlatayım:
Levent'te benim emektar
56 Chevy ile ana yoldan, tâli yola sapacağım. Hem keskin bir viraj, hem de yoğun trafiği bir anda tek şeride düşüren
"kritik" bir dönemeçteyim. O da ne? Bir sürücü önümde durup, kaldırıma yanaşmaya çalışıyor.
"Amman" deyip, direksiyonu can havliyle sola kırıyorum. Nasıl oluyorsa benim kuru yük gemisi ebatlarındaki 56'yı o aralıktan geçirmeyi başarıyorum. Geçerken de refleks olarak önümde aniden duran arabaya öfkeli bir bakış fırlatıyorum. Sürücüsünü görmeden... 15 dakika sonrası... Otomobilimi
İstinye Park'ın otoparkına bırakırken, yanımda bir araç duruyor. İçinden 30-35 yaşlarında bir hanım ve yanında bir erkek çocuğu iniyor. Usulca yanıma yaklaşıyorlar. Ben, tanışmak isteyen nazik okurlarımızdan biri olduğunu düşünüp, gülümsüyorum. Kadın da gülümsüyor. Ama okurum filan değil. Hatta beni tanıdığını dahi sanmıyorum.
"Affedersiniz beyefendi..." diyor,
"Az önce önünüzde durarak galiba sizi tehlikeye attım. Ama son anda gelişen, çaresiz bir durumdu. Durmak zorundaydım. Kusura bakmayın lütfen..." Pişmanlık, mahcubiyet ve kendimi affettirme duygusunun harman olduğu karışık bir hissiyat içinde kekeliyorum.
"Şeyy, aslında trafikte kimseye kızmamaya, hatalar karşısında gülümsemeye çalışırım ama ilk kez ben de kontrolümü kaybettim herhalde. Size herhangi bir tepki göstermek niyetinde değildim" filan diyorum. Sonradan kendimi toparlayıp, bu doğaçlama trafik klibinin, vurucu cümlesini söylüyorum:
"Aslında siz çok önemli bir trafik dersi verdiniz. Nezaketiniz ve hassasiyetinizle yanınızdaki şu küçük beyefendiye (8-9 yaşındaki oğlunu kastediyorum) çok güzel örnek oldunuz. Keşke herkes sizin gibi duyarlı ve hassas olsa..." Kadın gülümseyerek uzaklaşırken,
"Ahh..." diyorum içimden,
"Ahh, keşke bu anları bir kamera kaydetseydi. Dünyanın en güzel, en nahif, en etkileyici trafik klibi olurdu..."