Tüm Türkiye Elmalı'daki çocuk istismarı davasıyla sarsılırken üçüncü kez anne olmaya hazırlanan Bergüzar Korel sosyal medya hesabından öyle güzel bir paylaşım yaptı ki her kelimesine her vurgusuna sorduğu sorulara tek tek katılıyorum.
Çocuğunu popülerlik uğruna sosyal mecralarına alet eden anneler, önce kendi psikolojilerini sonra çocuklarının psikolojilerini düşünmeli.
Bergüzar Korel'in paylaşımında tüm annelere sorduğu soruları lütfen bir karta basıp çocuğunu her dakika paylaşmaktan başka bir şey yapmayan sevdiğimiz annelere yollayalım.
İşte Korel'in soruları;
Yavrularımıza sürekli döndürdüğümüz şu makina, her anlarını onların normal hayatta asla tanıyamacakları kadar çok insan ile paylaşmak onların psikolojilerini nasıl etkiliyor?
Öncelikle her anlarını çekip paylaştığımızda gelişimleri açısından kafalarında sürekli bir beğenilme, onaylanma arzusu oluşmuyor mu?
Telefon görünce yüzünü kapayan 'Yeter artık çekme istemiyorum' diyen çocuklar görüyorum bazen etrafımda. Hele ki çocuklarını korkutup, ağlatıp üstüne buna gülüp paylaşmak. O çocuklarda nasıl bir güvensizlik ve kaygı yaratıyor?
MAHREMİNİ BİLİN!
Çocuklarımızın fotoğrafları, masum videoları kontrolsüz internet denen dehlizde hangi istismarcıların kendilerini tatmin aracı oluyor?
Bu istismarcıların en büyük tatmin kaynağı sosyal medya ve internet. Mutlulukla yakınlarınız ile paylaştığınızı düşündüğünüz çocuklarınızın mahremi bilin ki pedofililerin en büyük haz kaynağı.
Masum yavrularımızı izleyip kendini tatmin eden bu istismarcıları düşündüğünüzde ne hissediyorsunuz?
Ya da şöyle sorayım; çocuğunuzun söz hakkı olsaydı o sapıkların kendisinin fotoğraf ve videolarını görmesini ister miydi?
Çocuklarımızı biz koruyacağız. Ve onlara susmayı değil konuşmayı öğreteceğiz.
İşte sosyal medyada birkaç fazla izlenme, beğeni alabilmek uğruna her şeyi yapan annelere gerçek bir ders bu yazı.
Duygularıma tercüman olan Bergüzar Korel'i saatlerce ayakta alkışlamak istiyorum.
Herkes anne olmalı mı, yoksa olmamalı mı meselesi keşke bir psikolojik denetimden geçip karar verilse daha güzel olmaz mı?
NEW YORK İLE İSTANBUL'DA AYNI YEMEK!
Merakla beklenen ünlü şef Nobu Matsuhisa ve Hollywood yıldızı Robert De Niro ortaklığında kurulan Nobu Restaurants, The Ritz-Carlton Istanbul içerisinde Türkiye'de açıldı.
Nobu, Peru ve Japon mutfağının basit bir kombinasyonu olmanın gerçekten çok ama çok ötesinde.
Dünyaca ünlü restoranın ülkemize gelmesine vesile olan kişi Baran Süzer, duyduğuma göre buradaki öncelikli amaçları, New York'taki Nobu'da yediğimiz lezzetin aynısını İstanbul'da da yememiz. Her yerde aynı yemeği çıkarabilmek zordur ama onlar gerçekten başarmış. Güzel bir ortamda iyi yemek ve iyi hizmet Nobu'nun felsefesi.
Bunu kapıdan içeri girdiğiniz andan çıktığınız ana kadar yaşadığınız tüm deneyimlerde hissedeceksiniz.
MÜSİLAJI OLAN DİĞER ÜLKELER NE YAPTI?
Geçtiğimiz günlerde müsilaj meselesinin geçmişine ve daha önce bu durumla karşılaşan ülkelerin neler yaptığına dair bir makale okudum. İlk kez 1729'da kaydedilen müsilaj, balık ağlarını kaplaması sebebiyle 'kirli deniz' olarak tanımlanıyormuş. Marmara Denizi'nde yaşanan olayın haricinde dünyadaki en büyük müsilaj olayı Adriyatik Denizi'nde yaşanmış. İngiltere ve İskandinav ülkeleri arasında yer alan Kuzey Denizi'yle ilgili yapılan araştırmalarda 1973-1985 yıllarından itibaren giderek artan düzeyde alg patlamasının gözlendiği belirtiliyor. Meksika Körfezi'nde de petrolün sebep olduğu deniz salyası büyük sorun. Özetle yalnız değiliz, onlar üstesinden gelmiş biz de geleceğiz. Arıtma sistemlerinin artması ve biraz zaman gerekiyor.