Sözlerini Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı ve 12 Mart 1921'de Birinci Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye'nin milli marşı olarak kabul edilen İstiklal Marşı'nın yazılış serüveni Akif adıyla beyaz perdeye aktarılıyor. Danışmanlığını Devlet Eski Bakanı Yüksel Yalova'nın yaptığı Akif, İstiklal Marşı'nın kabulünün 100'üncü yılında izleyici ile buluşacak. Tarçın Film yapımcılığında Kudret Sabancı'nın yönetmenliğini üstleneceği filmin senaryosunu ise Hakan Haksun kaleme aldı.
Çekimleri İstanbul, Ankara ve yurt dışında yapılacak olan filmin içerik danışmanlıklarını; Mehmet Akif Ersoy'un torunu Selma Ersoy (Argon), Sebilürreşad Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Bayhan, Devlet eski Bakanı Yüksel Yalova ve Prof. Dr. Yasin Aktay üstlenecek. Filmin oyuncu kadrosu için çalışmalar ise büyük bir titizlikle sürdürülüyor.
MARŞIMIZ NASIL YAZILDI?
Kurtuluş Savaşı'nın başladığı yıllarda cephedeki askerleri coşturacak, onların morallerini yükseltip manevi duyguları güçlendirecek bir millî marşın hazırlanması düşüncesi gündeme geldi.
Bunun üzerine ödüllü bir yarışma açıldı ve yarışmaya 724 şiir katıldı. Değerlendirme komisyonu şiirlerin tamamını inceledikten sonra altı tane şiir, millî marş olmaya aday olarak belirlendi, diğerleri elendi. Ancak yapılan ayrıntılı incelemede seçilen altı şiirin de, millî marş olma özelliği taşımadıklarına karar verildi.
Millî marşın yazılması için Mehmet Akif Ersoy'a teklif götürüldü. Oysa Akif, yarışma açıldığında da katılmak istemiş, ancak ucunda para ödülü olduğu için bundan vazgeçmişti. Çünkü o, vatan için yazılacak bir millî marş için para alınmaması gerektiğini düşünüyordu. Onun için bu bir 'vatan görevi' idi.
Bu nedenle isteksiz olan Akif'e, dostlar devreye sokularak bir daha teklif götürüldü ve ikna edilmeye çalışıldı. Mehmet Akif, para ödülünü yardım olarak bağışlama şartının kabul edilmesinin ardından, marşı yazmayı kabul etti ve "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak" diye başladı İstiklal Marşı'nı yazmaya. Ankara'daki Taceddin Dergâhı'nda şiiri 48 saatte yazan Akif'in, 10 kıtayı yazarken kâğıdının bittiği ve mürekkep ile duvarlara yazarak şiiri tamamladığı dahi söylenir. Akif, bu 48 saat içinde yazdığı şiiri, imzasız bir şekilde gerekli mercilere iletir. 1 Mart 1921 günü Meclis oturumunda dönemin Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, kürsüde Akif'in yazdığı şiiri okudu. 12 Mart 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi yeniden toplandı. Yapılan seçimde Akif'in yazdığı ve Kahraman Ordumuza başlığını taşıyan şiiri, büyük çoğunluk tarafından Meclis'te İstiklal Marşı olarak kabul edildi.
Aynı yıl bir de beste yarışması açıldı ama kesin sonuç alınamadı. Bunun üzerine Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Ali Rıfat Çağatay'ın bestesi uygun görülerek okullara duyuruldu. 1924'ten 1930'a kadar marş bu beste ile çalındı. 1930'da ise bunun yerini Cumhurbaşkanlığı Orkestrası şefi Zeki Üngör'ün 1922'de hazırladığı bugünkü beste aldı. (Kaynak: Açık Medeniyet)
En güzel kamu spotu
Fotoğrafa sosyal medyada rastladım. Ne zaman, nerede çekildiğini bilmiyorum. Ama bana göre Sağlık Bakanlığı bu fotoğrafı afiş olarak bastırıp, her yere astırmalı.
Bir ayakkabı boyacısı çocuk... Kendi kısıtlı olanaklarıyla iş yerinde(!) virüse karşı her türlü önlemi almış. Çalışanlarından bir maske ile bir şişe dezenfektanı esirgeyen koca koca fabrika patronları utanır mı acaba?
Gaf kürsüsü
Karısını beş kurşunla vuran (Kadın kendi kanıyla kocasının ismini yere yazmıştı) Ragıp Canan'ın avukatının savunması kan dondurdu: "Müvekkilim karısını çok sevdiği için duygularına engel olamamıştır."
Zap'tiye
Şakak kemiklerine protez çivisiyle sabitlenen maske mi yapsak ne?
Ne demiş?
"Düşmanın yoksa, başarın da yoktur." (Beyaz TV'deki Söylemezsem Olmaz'ın yorumcularından Seren Serengil'in sözü)