Seçimin tek bir kazananı var: İstikrar özlemi...
Millet aslında muhalefetten ziyade, istikrarsızlığı, belirsizliği, kaosu, korkuyu cezalandırdı.
Çünkü 7 Haziran'dan sonra yaşanan beş aylık süreçte muhalefetin ne kendi arasında ne de AK Parti ile millet paydasında bir araya gelemeyeceğini gördü, hissetti. Sınırlarımızın cayır cayır yandığı, göç dalgasının hem ekonomimizin, hem de sosyal yapımızın belini kırmaya başladığı, dövizin alıp başını gittiği, terörün büyük kentlere sıçradığı böylesine kritik bir süreçte halk, kabinesinde çatlak ses bulunmayan, güçlü ve dirayetli bir iktidarı tercih etti.
Aslında AK Parti, 1 Kasım seçimlerini 8 Haziran sabahında kazandı.
Diğer ateş böcekleri sahte zafer sarhoşluğu yaşarken, AK Parti'nin karıncaları oy kaybının nedenlerini, sonuçlarını analiz ederek hatalarını tespit etmek için tek vücut olup ölesiye çalıştı. Adaylar yenilendi, kampanyalar gözden geçirildi, halkın talepleri ve bu taleplerin karşılığı olan vaatler revize edildi. Sonunda zafer, bir kez daha çok çalışanın oldu.
MUHALEFET YARDIMI
Muhalefet ise neredeyse el birliğiyle yaptığı hatalarla AK Parti'nin en büyük yardımcısı oldu. CHP, her yönüyle iktidarı aşındıracak 13 yıllık tahrip edici kaotik ortamda bile yüzde 25 bandını aşabilecek yeni bir söylem ve umut geliştiremedi.
Ne vaatleri, ne projeleri halkı inandırmaya yetti. MHP'nin çökeceği zaten belliydi. Halk huzur ararken her şeye 'Hayır' diyen Devlet Bahçeli'nin anlaşılmaz tutumu bu erimenin başlıca sebebiydi. Aslında AK Parti'ye gönül verenlerin Sayın Bahçeli'ye bir teşekkür borcu var. Eğer koalisyon önerilerine kazara 'Evet' deseydi, 1 Kasım zaferi hayal olurdu...
Bahçeli'nin söylediği doğru; 'Hayır'da gerçekten hayır varmış! Bu arada en başarılı seçim tahminini Tuğrul Türkeş yaptı. Felaketin geleceğini günler öncesinden görüp kendini güvenli bir sığınağa attı.
7 Haziran seçimleri öncesinde bazı kesimler tarafından sürekli cilalanıp parlatılan HDP Lideri Selahattin Demirtaş ise emanet oyları mirasyedi hovardalığında tüketince kıl payı farkla barajın üzerinde kalabildi. HDP son beş aylık tutumuyla asla bir 'Türkiye partisi' olamayacağını ispatladı.
PKK ile bağını kopartmak yerine giderek güçlendiren HDP'nin bu görüntüsü en başta Kürt vatandaşların hak ve özgürlüklerinin önündeki en büyük engel olacağa benziyor.
TELEVİZYO N ETKİSİ
Bu seçimin kampanyaları sokaktan ziyade ekranlarda yaşandı. Televizyonu en iyi kullanan partinin AK Parti olduğunu bu köşede defalarca yazdım. Özellikle 'Bu memleket bizim, hepimizin' temalı son klip, barış ve huzur özlemi içindeki seçmenin yüreğine dokundu.
MHP'nin 'Sen bilirsin Türkiye' sloganının aslında nasıl bir tehdit içerdiğini ise Devlet Bahçeli seçim sonuçlarından sonra yaptığı yazılı açıklamada vatandaşı suçlayıcı sözleriyle 'açıkça' ifade etti.
CHP'nin klipleri, ilkokul müsameresi inandırıcılığında emeklerken, HDP'nin 'inadına' temalı kampanyası, artık inatlaşmak istemeyen vatandaştan tepki olarak geri döndü.
BARİ İSTİFRA EDİN
Seçimin AK Parti dışında bir kazananı daha var: Kamuoyu araştırma şirketi sahibi Adil Gür... Seçimler öncesinde AK Parti'nin alacağı oyu yüzde 47 olarak açıklayınca, malum çevreler tarafından alaya alınmıştı.
Onun dışındaki araştırma şirketleri, doğru tahminin yanından bile geçemediler. Acaba şirket yöneticileri, tüm muhalefet liderleri gibi istifayı düşünmezler mi? Ama nerdeeee...
En küçük bir olayda hükümet yetkililerini acil istifaya çağıran ama girdikleri hemen her seçimde bozguna uğradıkları halde koltuklarında pişkin pişkin oturanlara 'lider' denildiği sürece, onurlu istifaları beklemek hayaldir.
Efendiler; madem istifa edemiyorsunuz, bari istifra edin... Belki midenizdeki ağırlıktan kurtulursunuz...