İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından gelecek ay 15'inci kez düzenlenecek olan İstanbul Bienali'nin teması 'iyi bir komşu' olarak belirlenince ben de komşuluk üzerine deneyimlerimi yazmak istedim.
Bodrum'da komşuculuk çok keyifli; bir havuzlu villanın dört sakiniyiz. Bir DJ, iki işletmeci, bir de baş nöbetçimiz ve kiracısı olduğumuz evin sahibesi Neşe Hanım var. İstanbul'daki komşularımıza nazaran daha sıkı fıkıyız. Benim evimde kahve bittiyse, alt katta içiliyor. Eve son gelen bahçe kapısını kilitleyip sürgüsünü çekiyor. Birbimizi kolluyoruz ve gözlüyoruz. DJ'imiz Engin Yelkenci'nin menemeninin üstüne tanımıyorum; kokusu burnuma geldiği an kapısını tıklatıyorum. İşletmeci komşum Elvan Karakimseli'ye ise matcha latte içmeye, sihirli yeşil içeceklerle detoks yapmaya iniyorum.
Deprem olduğu günlerde yan odasında kıvrılıp uyumuştum. Anlayacağınız biz İstanbullular, yazlık yerlerde daha sıkı fıkıyız. Daha içten ve organik ilişkilerle birbirimize bağlıyız. İstanbul'a dönüş için geri sayımdayken, en çok özleyeceğim şey bu dört yapraklı yonca hallerimiz olacak. Peki ya Nişantaşı'nda durumlar nasıl? Açıkçası hiç de iç açıcı değil. Bizim apartmanda selamsızlar bandosu şeklinde yaşıyoruz. Nasıl birbirimizle göz göze gelmeden binaya gireriz diye stres oluyor, bazen parmak uçlarımızda yürüyüp sokağa fırlıyoruz. Bu durum İstanbul'un her yerinde aynı mıdır bilmiyorum. Ancak ev arayış sürecindeyken neler yaşadım neler...
Emlakçıların beni en çok uyardıkları noktalar şunlardı:
1- 'Komşularınız evcil hayvan istemiyor.' Haydaaa! Hayvan, onların evinde mi yaşayacak, onlar mı bakacak? Hayır, sadece huysuz oldukları için istemiyorlar.
2- 'Bekar komşuya sıcak bakmıyorlar..' Neden? Komşularımızın eşine, karısına, kızına yan gözle mi bakacağız, yok artık!
3- 'Apartmana giriş çıkış saatlerinize dikkat edin.' Aykırı meslek gruplarında çalışıyorsanız, evsahipleri pek gönüllü olmuyor. Ne de olsa burası bir aile apartmanı!
4- 'Yüksek sesle müzik dinleyen, ses yapan, çok misafiri olan biriyseniz bu apartman size göre değil.' Eski İstanbullu yaşlılara, genç insanların hayatı yorucu gelebiliyor tabii.
Bunlar, Etiler-Bebek hattında ev ararken başıma gelenler... Ev değil, kendime uygun komşu arıyorum sanki! Ancak komşu da komşu değil, yedi bela mübarek! Nefes alsan kapına dayanacak gibiler. Binlerce liralık ev kirasını ödeyip üstüne bir de komşularınıza hesap veriyorsunuz, ne fena değil mi?