Sinema sektöründen dostlarla ne zaman yan yana gelsek bir sinema müzemizin olmasının hayalini hep kurardık. Evet sevgili Türker İnanoğlu'nun yapmış olduğu TÜRKVAK Sinema ve Televizyon Müzesi vardı ama biz devletin de bu konuda bir şeyler yapmasını bekledik. Ve Atlas Sineması'nın bulunduğu tarihi binayı sinema müzesi yapmak için iki yıl önce çalışmalar başladı.
26 Şubat'ta açılışı yapılan İstanbul Sinema Müzesi'nin oluşum sürecini de heyecanla yakinen takip ettim... Bu heyecanıma bizzat tanık olan isimlerden biri de Sinema Genel Müdürümüz sevgili Erkin Yılmaz... Derken büyük gün olan; müzenin açılış günü geldi... Tören günü uzun uzadıya gezme fırsatı bulamadığım için, açılıştan sonraki hafta İstanbul Sinema Müzesi'nin yolunu tuttum. Yılların anılarını, kahkahalarını, hararetli sohbetlerini içine gömen koridorlarında yürümek, benim için buram buram Yeşilçam kokan İstiklal'in o ara sokaklarından geçmek paha biçilemez bir duyguydu... Hem zevkle gezdiğim hem de o film şeridini tekrar tekrar yaşadığım dopdolu bir gün oldu...
Henüz Atlas Pasajı'nın girişindeyken başlayan heyecanım, Atlas Sineması'na yaklaştıkça arttı. Kim bilir şu anda aramızda olmayan Türk sinemasının ne değerleri ile yürümüştüm o yolları. Kim bilir kaç filmin galası için kat edilmişti o merdivenler. O sinema salonlarında kim bilir kaç kişi göz yaşı dökmüştü; kimi mutluluktan, kimi izledikleri dramdan. Bu anı yüklü yerin geçmişini yaşamış bir insan olarak gerçekten etkilenmemek mümkün değildi, ben de sonuna kadar yaşadım bu duyguyu.
O MUHTEŞEM FİLMLER
"Ama en çok ne heyecanlandırdı seni Hülya?" diye sorarsınız Gökçe Çiçek ile ilgili bölüm şüphesiz. Benim sinemada ne istediğimi anlamımı sağlayan, Türk sinemasının unutulmaz yönetmenlerinden Lütfi Akad ile çalışma şansına eriştiğim ilk film. Anılar tüneline girip adeta geçmişe gittim sanki. Çok değerli yönetmenlerimiz Halit Refiğ, Metin Erksan, Memduh Ün'e ait eşyaları orada görmek ne müthiş bir duygu. Kiminin ilk kamerası, kiminin yönetmen koltuğu, kiminin senaryo çalışması, kiminin kıymetli ödülü. İşte şimdi orada gözümün önündeydiler. Sinemamıza bıraktıkları muhteşem filmlerinin yanı sıra onlardan kalan değerli eşyalar da oradaydı. Bizlerin filmlerimizde giydiğimiz kostümlerimizin sergilendiği bölüm ise müzenin bambaşka bir rengi olmuş.
Türk sinemasına bugünün teknolojisiyle ışık tutan bir müzede dolaşıyor olmak tek kelime ile gurur vericiydi. Mesela yeşil perde sistemi ile bir anda kendinizi bir film sahnesinin içinde bulabildiğiniz gibi sinemanın geçmişine 'Türk Sinemasının Hafıza Havuzu' adlı verilen dijital bir masa uygulamasıyla ulaşabiliyorsunuz; 8 bin 406 film, 31 bin 106 oyuncu, yönetmen, senarist, yapımcı; kısacası sinemamızın emekçilerimizin hepsine... Hem de bu sistem dünyada bir sinema müzesinde ilk kez İstanbul Sinema Müzesi'nde...
Ah hele bir de Türk sinemasının en eğlenceli telefon sahnelerini nostaljik telefonların ahizelerinde beklediği 'Yeşilçam Telefonda' bölümü var ki, kendinizi bir anda telefonun diğer ucunda sinemamızın oyuncularından biriyle telefonda konuşurken bulabiliyorsunuz... Bu kısımda beni en çok güldüren kuşkusuz, 50 yıl önceki Hülya Koçyiğit ile konuşmam oldu. Oradan çıkınca bir anda kendinizi Arttırılmış Gerçeklik Odası'nda bulup, fotoğraflar üzerine yönlendireceğiniz tabletler ile filmleri tekrar hafızanıza kazıyabiliyorsunuz. Yine teknolojiyi kullanarak hem bir yandan Kapalı Çarşı'da çekilmiş sahneleri izliyor hem de karış karış her bir sokağını geziyorsunuz Kapalı Çarşı'nın... Süreli Sergi Alanı'nda belli aralıklara değişecek olan dünya çapındaki sergileri takip edebileceksiniz... Mesela ben Osmanlı'da Sinematografın Yolculuğu adlı sergiyi gezdim...
TEŞEKKÜRLER CUMHURBAŞKANIM
1870 yılında yapılmış olan binanın Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılan detaylı restorasyonunda marküteri parke kaplı koridorlar, eşsiz tavan bezemeleri, tavan resimleri teker teker tüm ihtişamıyla ortaya çıktı. Meğer yıllardır bu görsel şölenden mahrummuşuz...
Modern müzecilik anlayışıyla dünü, bugünün teknolojisiyle sanatseverlerle buluşturan müzeye gençlerin ilgisi beni öyle mutlu etti ki... Gerek sinemaseverler gerek sinema bölümü öğrencileri müzenin üst katında bulunan kütüphaneden faydalanabilecekleri gibi burada yapılacak olan sinema söyleşilerine, panellerine de katılma imkanı yakalayabilecekler.
Ne mutlu ki İstanbul Sinema Müzesi çok önemli bir boşluğu doldurdu, İstanbul'un kültür hayatına katkı sağlayacak önemli bir müze; Beyoğlu'nda önemli bir kültür durağı oldu. Her geçen gün de özel arşivlere yenilerinin eklenerek çok daha zengin hâlâ geleceğine inanıyorum. Başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a, müzedeki üstün çabalarıyla Kültür ve Turizm Bakanımız sayın Mehmet Ersoy'a, Sinema Genel Müdürümüz sayın Erkin Yılmaz'a, iki yıllık süreçte emeği geçen herkese, müzeyi gezerken bana eşlik eden Müze Müdürü İlknur Ulu'ya sonsuz teşekkürler...
LÜTFİ AKAD İLE ÇALIŞTIĞIM İLK FİLMİM GÖKÇE ÇİÇEK'TEKİ KOSTÜMÜM
Lütfi Akad'ın yönettiği Gökçe Çiçek'in yeri ayrıdır bende. İlk defa büyük usta ile bu filmde çalıştım. Filmde giydiğim kostüm İstanbul Sinema Müzesi'nde sergileniyor.
SUSUZ YAZ'DAN, GELİN'E NELER YOK Kİ BU MÜZEDE
Metin Erksan'ın Altın Ayı kazanan Susuz Yaz sinemadaki ilk filmimdi. Lütfi Akad'ın göç üçlemesi Düğün, Gelin, Diyet ise en sevdiğim filmlerim arasındadır.
HÜLYA KOÇYİĞİT