Haberlerde izlediniz mi bilmiyorum; Filistin'deki gösterilere acımasızca müdahale eden, çoluk çocuğun üzerine gerçek mermilerle ateş açan İsrail askerleri arasındaki bir subay, caddede başıboş kalan elma tezgahından elma çalıyordu. Üstelik sadece kendi de yemiyor, yanındaki askerlere de ikram(!) ediyordu.
Bu görüntü bana aylar önce yine haber bültenlerine düşen bir olayı anımsattı. Mehmetçik, PKK'nın tünel kazıp patlayıcılar yerleştirerek cehenneme çevirdiği Cizre'de günler süren zorlu bir operasyon yapmıştı. Bu sırada vatandaşın terk ettiği evlerden birinde mevzilenmiş ve mutfaktaki çay ile şekeri kullanmak zorunda kalmışlardı. Askerlerimiz evden çıkarken, mutfağa para ile beraber şu notu iliştirmişlerdi: "Hepimiz bu vatanın çocuklarıyız. Cizre halkını seviyoruz. Buraya ülkemizin bölünmez bütünlüğünün devamını sağlamak, sizlere tekrar barış ve huzur dolu bir ortam getirmek için geldik ve evinizde bir süre misafir olarak kaldık. Bazı malzemelerinizi kullandık. Belki bıraktığımız para karşılamaz ama üzerimizde bu kadar vardı. Hakkınızı helal edin."
Eksi 15 derecede ele geçirdiği yaralı PKK'lının üzerine kendi parkasını saran da, çatışma sırasında ölümü göze alıp vatandaşın evinde unuttuğu hayati kalp ilaçlarını alan da aynı Mehmetçik değil miydi? Çünkü onlar, Balkanlar'da elma kopardıkları dallara altın keseleri asan Akıncılar'ın torunlarıydı.