'Hayırlı olsun, müzik dünyanın en güzel şeyidir' diyeceğine, 'Bravo kardeşim, hayallerinin peşini bırakma' alkışı tutacağına... Alkışı geçtim, uyuz mu oldun fotoğrafa bakıp kendi kendine 'Pehh' çekip geçeceğine, çok kıymetli bir müzisyen olarak hırslanıp Cem Yılmaz'a ayar vermek...
Bana bunu açıklar mısın İsmail Tunçbilek?
O İsmail Tunçbilek ki dünyaca ünlü bir bağlama üstadıdır, hatta dünyanın en iyisidir. Bağlamaya nasıl başladığını anlatan bir yazısını okumuş, koltuğa çakılı kalmış, hikayesine saygı duruşunda bulunmuştum.
'BAŞLARIM BÖYLE SİSTEME'
Bursa'da Kamberler Mahallesi'nde büyümüş Tunçbilek. Babası müzisyen ve gazinolarda çalıyor. Kendisi o zaman küçük.
Her gece babasının yolunu gözlüyor.
Babasının birlikte çalıştığı, bağlama çalan bir arkadaşı var ama ukala, sürekli kendinden bahsediyor. Bir gün babası sinirlenip 'Öyle bir bağlamacı yetiştireceğim ki karşısında saz çalamayacaksın' diyor ve bir gün eve elinde cura ile geliyor.
Çocuk İsmail Tunçbilek'in oyuncağı cura oluyor.
Babası tekniği gösteriyor, o oyuncak gibi oynuyor. 12 yaşında Bursa Uludağ Üniversitesi Türk Halk Müziği korosunda bağlama çalıyor, 14 yaşında Belediye Konservatuvarı'nda hoca oluyor.
İTÜ Devlet Konservatuvarı'na 600 kişi arasından birincilikle giriyor ancak o yıl İstanbul'a gidemiyor, kaydını donduracaklarını, seneye gelebileceğini söylüyorlar. Seneye oluyor, gidiyor ama esasen öyle bir hakkının olmadığını, birincilikle kazandığı okula giremeyeceğini öğreniyor.
'Başlarım böyle sisteme' çektikten sonra İbrahim Tatlıses ile çalışmaya başlıyor. Ardından Mısırlı Ahmet, bu büyük yeteneği keşfediyor.
Sonrası malum; adı dev harflerle yazılan, çocuk ruhuyla, bağlamasına bitmeyen aşkıyla ustalaşan İsmail Tunçbilek.
Şimdi ben hayranı olarak ona kızmayayım da kim kızsın!
Cem Yılmaz'ın müziğe aşkını bilmeyen yok. Evindeki stüdyosunda şarkılar yapıyor, müzisyen arkadaşlarıyla çalışıyor, gittiği konserlerde, gece kulüplerinde kendini sahneye atıyor.
Ve Cem Yılmaz'lığına aldırmadan diyor ki; "Müzik benim en büyük hayalimdi." Yani hayalinin peşini bırakmıyor.
MÜZİĞE DAVET EDİN
Kendisine bir enstrüman almış Cem Yılmaz ve heyecanla fotoğrafını Instagram sayfasına koymuş. İsmail Tunçbilek de fotoğrafın altına şu yorumu patlatmış:
'Uçmasını bilmedikten sonra galaksi alsan ne fayda! Şakadan müzik olur da, müziğin şakası olmaz.' (İsmail Tunçbilek'in de çocukken hayali astronot olmakmış, örneğini oraya bağlıyoruz.
Galaksi falan.) Ayar vermiş yani. 'Sen kim, müzik kim?' demiş, 'Haddini bil' buyurmuş.
Bence bu yorum dünya çapında bir müzisyen adına son derece talihsiz olmuş. Ateşle şaka olmaz, suyla şaka olmaz anladık da burada müzikle şaka yapan kim?
Adam seviyor, istiyor, uğraşıyor, zaman ayırıyor, deniyor. Peki, bu size niçin bu kadar koyuyor?
Sizler (ünlü ve büyük müzisyenler, hocalar, babalar, üstatlar) dışındaki kimse müziğe elini sürmesin mi? Kendi aralarında müzik grubu kuran işadamları, öğrenciler, doktorlar, arkadaşlar, evine kapanıp şarkılar yazan, söyleyen binlerce, milyonlarca insan; yavaşça ellerindeki aletleri yere mi bıraksınlar yani.
Bırakın bu tepeden bakmaları, cetvelle kovalamaları da müziği anlatın, yayın, öğretin, müziğe davet edin.
Hem insanların hayallerinin hesabını tutmak size mi kaldı?