Cemiyet ve iş dünyasının sevilen ismi, Kütahya Porselen Yönetim Kurulu Başkanı Sema Güral Sürmeli, Kuzguncuk'taki aile evinde iş hayatı, aile hayatı, Kütahya'da geçen çocukluğu, baba-kız ilişkileri ve kendisine dair samimi açıklamalar yaptı. Sema Hanım, TOBB ile Kütahya'da hayata geçirdikleri Sanayide Kadın Eli projesini de ilk kez anlattı.
İş hayatında başarılı olmanın tanımı size göre nedir?
Bir işin becerisine göre doğru kişiyi doğru yerde konumlandırdığınız zaman başarı gelir. Bu da kişinin becerilerine, yeteneklerine uygun işi bulmasıyla, hangi sektörde olursanız olun o işi sevmek, içinizde o işe dair kıpırtı, heyecan, heves hissetmek ile oluyor. Doğru yerde konumlanmayan kişi 24 saat çalışsa da başarı gelmez.
Sizin iş temponuz nasıl?
Bizim çalışma sistemimiz 7 gün 24 saat şeklindedir. Fırınlarımızı durduramadığımız için her daim çalışırız, üretiriz. Herkesin yavaşladığı pandemi döneminde bile biz hiç durmadan çalıştık, ürettik. Tabii ki hem kapasitemizin büyüklüğü hem müşteri büyüklüğümüz bize farklı işler yaptırıyor. 28 mağazamız var ve ABD, Çin, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkeye ihracat yapıyoruz ve haliyle oldukça yoğunuz.
Şirketiniz bünyesinde çok fazla sayıda kadın çalışan var. Hatta Kütahya'da sadece kadınların çalıştığı iki tesisiniz var, bundan bahseder misiniz?
Kütahya'da sadece kadınların çalıştığı paketlemenin olduğu iki tesisimiz var. Bu babamın hayaliydi, sadece kadınların çalıştığı bir tesis yapmak istiyordu ve bunu yaparken ki hedefi kadına sahip çıkmak, onu iş dünyasına kazandırmak ve kadının kendi ayakları üzerinde durmasına yardımcı olmaktı. İyi ki de yapmışız, çok da başarılı oldular. Her fırsatta orayı duyurmak ve kadınlarımızı teşvik etmek istiyoruz. Babam bir erkek, 3 kız evlada sahip ve kadın bizim ailemizde çok değerlidir ve kadınlara istihdam sağlamak bizim sorumluluğumuzdadır.
Türkiye'de kadın istihdamı sizce hangi noktada?
Önemli işler tabii ki yapılıyor ama bizim ülkemizde kadın girişimciliği dendiğinde en büyük sıkıntımız şu; bütün kadınlar tarhana, turşu, reçel yapıyor, el işi yapıyor ve
onu istihdama döndürüyoruz. Tabii ki birileri bunu yapacak ama kadınların artık tarhanadan, oyadan, turşudan çıkartılması lazım. Bizim bu anlamda önemli bir projemiz var; ilk kez sizinle paylaşıyorum.
Nedir, dinleyelim...
TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Kütahya Kadın Girişimciler Kurulu'nun Başkanlığı'nı yürütüyorum ve kadınların istihdamda daha çok yer alabilmesini sağlayabilmek adına da bir proje geliştirdik. Projenin adı Sanayide Kadın Eli. Kadınların sanayide daha çok yer alması için hayata geçirilmiş bir proje ve Kütahya'da ilk olarak başladık. Daha önce hiç çalışmamış ama çalışmak isteyen bir kadına, iş dünyasında nitelikli olarak çalışabileceği ortamlar yaratacağız. Kadınları işçi olmaktan çıkarıp nitelikli sanayi iş insanı yapmış olacağız. 43 kadın ile eğitime başladık ve diğer illerde de projemiz devam edecek.
Nereden geliyor bu motivasyonunuz?
Kendi adıma çok şanslı bir kadınım çünkü babam bana çok değer verdi. Bu değeri ailesinde bulmuş, bizim gibi kendine güvenen insanların bir araya gelerek başkaları için bir şeyler yapması gerekiyor. Kadın varsa gelecek var.
Sizin aileniz nasıldı? Ailemizde hiçbir zaman kız çocuk, erkek çocuk ayrımı olmadı. Bizim aile yapımız ataerkil değil, anaerkil idi. Babaannem konuşmadan herkesi idare edebilecek beceride bir kadındı, dedem çok beyefendi, asildi. Haliyle babam ailesinde şefkat dolu bu otoriteyi gördüğü için bizlere de öyle davrandı. Kadının kıymetli, değerli ve baş köşede olduğu ortamlarda büyüdük, yaşadık.
Nasıl bir çocukluk geçirdiniz, ev hayatınız nasıldı?
Kütahya'da bir konakta, amcalarla, yengelerle, kuzenlerle, aile büyüklerimizle, her odadan birilerinin çıktığı, kocaman bahçemizde meyveler topladığımız, aile fertlerinden oluşan 20 kişilik akşam yemeği sofralarına oturduğumuz, çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Dizilerde izlediğiniz tipik bir Anadolu ailesiydik. 1999 yılına kadar öyle yaşadıktan sonra Kütahya'da hepimizin evinin olduğu bir aile sitesine yerleştik. Hâlâ akşam yemekleri ya annemin ya da halamın evinde yenir. Aile bağlarımı çok kuvvetli.
ÇEVREMİZE DUYARLI OLMALIYIZ
Sosyal yardım projelerinde de adınızı fazlasıyla duyuyoruz, bu konuda neler öneriyorsunuz?
İnsan olma duygusuna sahip herkesin bir sosyal sorumluluğa dokunması gerekir; bu sokak hayvanlarına bakmak olabilir, pişirdiğiniz yemekten ihtiyacı olan komşunuza vermek de olabilir, mavi kapak toplayıp biriktirerek hem çevreye hem de birilerinin hayatına dokunmak da olabilir. Birazcık bilinçli olup çevremize duyarlı olmaktan başlayalım, ondan sonra zaten iyilik bulaşıcıdır. Mesela geri dönüşüm projelerine her kadın evinde çöpünü ayrıştırarak destek olabilir ve bu da bir sosyal sorumluluktur. Herkes önce evinden, mutfağından başlasın. Benim manevi duygularım yüksektir ve her konuda hassasımdır o yüzden evet çok fazla derneğe destek oluyorum.
ÇOCUKLARIMIZ DA ÇALIŞMAK ZORUNDADIR
Çocuklarınız da aile şirketlerinde çalışıyor öyle mi?
Yaz aylarında, ara tatillerde çocuklarımız çalışmak zorundadır. Nerede çalışmak isterlerse orada çalışırlar; mesela fabrikalarda fincan dökümü yapmaktan tabak temizliğine, mağazalarda yerleri süpürmekten, rafları silmeye, otelde garsonluktan mutfakta bulaşık yıkamaya gibi istedikleri bölümü seçebilirler.
Ne kadar güzel...
10-20 yaş arasında 7 çocuğumuz var ve hepsini fabrikanın ya da otellerin neresine koyarsanız orada önlüğü takıp ya da tulumu giyip ne iş yapılacaksa yapabilecek bir durumdadır. Benim oğlum yazın Antalya'daki otelde staj yaptı. Sabah 6'da işe gidiyorlar, denize, havuza girmeden çalışıyorlar. Maaşlarını alıyorlar. Kendilerine göre tatil sürelerini belirliyor, onun dışında çalışıyorlar. Para nasıl kazanılır, 8 saat mesai yapmak nasıl bir şeydir öğreniyorlar. Hayatı öğreniyorlar ve acıma, merhamet, çalışma, empati duyguları gelişiyor aynı zamanda.
ÇALIŞMAMA İHTİMALİNİ HİÇ DÜŞÜNMEDİK
3 kız kardeş aile şirketlerinizde çalışıyorsunuz. Hiç çalışmamayı düşündünüz mü?
Bizim ailemizde kimsede böyle bir bakış açısı yoktur; kadın, erkek, çocuk çalışmayan yoktur. Biz hiçbir güne "Bugün de canım sıkıldı, ne yapsam acaba?" diye başlamadık. Çocukken de yazları fabrikamıza giderdim, evde dikiş diker, yemek yapardım; sokak oyunlarının hiçbirini, ip atlamayı bilmem.
Babanızın şirketinde çalışmanın ayrıcalıkları neler oldu?
En büyük ayrıcalığı annelik süreçlerimizde yaşadık. Babam evlenirken bize şöyle dedi: "3 seçenek var; çalışmama hakkınızı kullanabilirsiniz, aile şirketlerinin birinde çalışabilirsiniz ya da başka iş kuracaksanız sermaye verebilirim. Çalışacaksanız önce eş, ev, sonra iş; anne olduktan sonra ise önce çocuklarınız, eviniz, eşiniz, işiniz." İş hayatımız hiçbir zaman bizim anneliğimizi yaşamamıza engel olmadı. Ben ve kız kardeşlerim zaten çalışmama ihtimalini hiç düşünmedik ve hiçbir gün kendi aile işimizde çalıştığımız için pişman olmadık.