Bu sezon da 'intikam', dizilerin başrolünde. Ne yazık ki yerli dizi deyince bizim senarist, yapımcı ve kanal yöneticilerinin aklına intikam hikayelerinden başkası gelmiyor.
Ben izleyicinin öyle bir 'talebi' olduğunu düşünmüyorum.
Zaten internet üzerinden ya da bazı tematik kanallardan yabancı dizi izleyenlerin katlanarak çoğalmasının ardında da bu 'farklı hikaye arayışı' yatıyor.
Bu hafta Show TV'de yeni bir dizi başladı: 'Yuvamdaki Düşman'... Sinemada ve dizilerde defalarca tekrarlanan, beylik bir intikam hikayesi. Genç kadın, trafik kazasında eşini kaybeder. Üzüntüden karnındaki bebeğini de düşürür. Kazaya neden olan kadın ve ailesini cezalandırmak, onların 'hayatını çalmak' için evlerine çocuk bakıcısı olarak girer. Başı sonundan belli, ezberlediğimiz intikam hikayelerinden biri daha...
Nedir bu 'intikam aşkı', anlamış değilim.
Oysa 'affetmek', geçmişe sünger çekerek kafanı kaldırıp ileriye bakmak diye de bir şey var.
Unutulmamalı ki; insan affettikçe yücelir, yüceldikçe affeder.
Öç almayı diziler yoluyla sürekli insanların zihninde canlı tutarsak adaleti nasıl sağlayacağız, kanunlara saygıyı nasıl koruyacağız, tevekkülün bir erdem olduğunu insanlara nasıl anlatacağız peki?
İntikam soğuk yenen bir yemek değildir.
Onu saklarsanız, bakteri barındırır.
Yeri, çöp tenekesidir.