Iğdır'da erkek arkadaşı Göktürk Argın'ın babası Gökhan Argın (43) tarafından tecavüze uğradığı ve 30 Eylül'de gece saat 03.00 sıralarında intihar ettiği öne sürülen Aleyna Ağgül'ün (18) sır ölümünde cevaplanması gereken birçok soru var...
Aleyna'nın 29 Eylül'de akşam saatlerinde emniyete giderek, şüpheli Gökhan Argın hakkında şantaj, kasten yaralama, tehdit, hakaret ve özel hayatının gizliğini ihlal suçlamasıyla şikayetçi olduğu ortaya çıktı. Aleyna 2020 yılında da Gökhan Argın'dan cinsel saldırı suçlamasıyla şikayetçi olmuş ama sonra şikayetini geri almış. Gökhan Argın'ın oğlunun telefonundan ele geçirdiği uygunsuz fotoğraflarla şantaj yapıp Aleyna'ya tecavüz ettiği iddia ediliyor.
Polise verilen ifadede Gökhan Argın'ın, Aleyna'yı "Bende fotoğraf ve videoların var. Herkes senin ne olduğunu anlar" diyerek tehdit ettiği belirtiliyor. Aleyna daha sonra Gökhan Argın'dan ayrıldığını söylüyor. Ama Gökhan Argın, Aleyna'yı tehdit etmeye devam etmiş. Aleyna'yı ölümünden iki gün önce bekar evine götürmek istemiş. Aleyna yine ayrılmak istediğini söylemiş.
Gökhan Argın yumruk atmış, Aleyna bağırınca ağzını kapatmış.
Aleyna ifadesinde şöyle diyor: "Alkolün ve gördüğüm şiddetin etkisiyle orada sızıp kaldım. Sabah olduğunda Gökhan Argın bana, 'Git kendini öldür. Yoksa ben seni öldüreceğim' diyerek tehdit etti. Daha sonra doktora giderek darp raporu alarak emniyete geldim."
29 Eylül'de akşam saatlerinde Gökhan Argın'ın gözaltına alınması gerekmiyor muydu? Tutuklanmasına neden olacak birçok suçlama var. İntihar 30 Eylül'de gece 03.00 saatlerinde gerçekleşiyor.
'KIZIM İNTİHAR ETMEDİ'!
Göktürk Argın ise ifadesinde babasıyla dört aydır konuşmadığını, 29 Eylül günü akşam saatlerinde Aleyna'yı dokuz kez telefonla aradığını ama ona ulaşamadığını söyledi. Konuşabilseydi Aleyna'ya "Eğer babamla bir ilişkisi varsa uzak durmasını isteyecektim" diyor. Göktürk aynı akşam telefonla babasına da ulaşamamış. Ama Göktürk, Aleyna'nın ölümünden sonra olay yerine alkollü bir şekilde saat 04.45'te taksiyle geliyor. Ve belindeki bıçakla polise teslim oluyor.
Göktürk, Aleyna'nın öldüğünü polisten öğrendiğini iddia ediyor. "Bıçağı Aleyna'nın akrabalarının saldırabileceği düşüncesiyle yanıma aldım" diyor. Aleyna'nın öldüğünü bilmiyorsa neden kızın ailesinin kendisine saldıracağını düşünüyor ki?
Baba Kemal Ağgül ise "... Çocuğuma zorla alkol aldırıyorlar. Benim kızım intihar etmedi, öldürüldü. Kızımın cesedinde sadece boyun arkasının hasar aldığı görülüyor. 5'inci kattan düşen insan paramparça olurdu. Yüzüstü yatıyordu. Düşen biri böyle yatmaz..." diyor. Adli Tıp raporu gerçeği ortaya çıkaracaktır. Eğer sadece boyunun arkasında hasar varsa cinayet ihtimali yükselir.
Aleyna'nın ailesiyle yaşadığı binanın yanındaki apartmandan atladığı açıklandı. Neden yan apartman? Aleyna zorla oraya götürülmüş olabilir mi? Ya da öldürülüp düştü süsü mü verildi?
Polis 'Ölümümden Gökhan Argın sorumludur' yazılı not buldu. El yazısının incelemesinden çıkacak sonuç önemli. Şöyle de bir ihtimal var; el yazısı Aleyna'ya ait olsa bile, bu not alkollü ve kendinden geçmiş bir haldeyken Aleyna'ya zorla yazdırılmış olabilir mi? Bu not babasıyla dört aydır konuşmayan, olay günü belinde bıçakla polise teslim olan Göktürk ya da bir başkası tarafından yazdırılmış olabilir mi?
Aleyna intihar etmiş de olabilir ama Aleyna'nın intihardan önce polise verdiği ifadede Gökhan Argın'ın "Git kendini öldür. Yoksa ben seni öldüreceğim" dediğini söyledi. Bir insanı intihara sürüklemek, zorla alıkoymak, rızası dışında ilişkiye girmek, tehdit, şantaj, darp vs. ortada çok ciddi suçlamalar varken Argın neden tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı? Neyse ki soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı, üst mahkeme olan Sulh Ceza Mahkemesi'ne itiraz etti. Aile Bakanlığı da davaya müdahil oldu.
Elbette tüm bu yazdıklarım olayla ilgili şüphelerden yola çıkan birer iddia. Yürütülen soruşturma olayı aydınlatacaktır. Devlet bu şüpheli ölümün arkasındaki gerçekleri ortaya çıkarır.
SABAH KADIN CİNAYETLERİNİN PEŞİNİ BIRAKMIYOR
Aleyna Ağgül'ün sır ölümünü 4 Ekim günü sadece SABAH gazetesi 1. sayfada manşet yaptı. Olay Hürriyet, Karar ve Posta'da birinci sayfada küçük bir haber olarak yer aldı. Diğer gazetelerin birinci sayfasında Aleyna'yla ilgili habere rastlamadım. Kadın cinayetlerine duyarlı muhalif gazetelerin birinci sayfasında bu önemli haberin yer almaması şaşırtıcı.
Gazetelerin kadın cinayetleri ve şüpheli intiharları büyük haber yapması çok değerli. Olay gündem olunca Aile Bakanlığı, kadın dernekleri davaya müdahil oluyor. Soruşturma ve yargı süreci daha titiz işliyor.
Şüpheli Gökhan Argın, Aleyna'yı hedef alan basın açıklaması yapmakla kalmadı, SABAH muhabiri Halit Öztürk'ü de arayıp tehdit etti. Herhalde baltayı taşa vurduğunu sonradan anlamıştır!
Bu şüpheli ölümle ilgili yaptıkları detaylı manşet haber için Furkan Nehri-Halil Öztürk'ü kutluyorum. SABAH gazetesi; kadın cinayetleri, şüpheli intiharlar, taciz ve tecavüz olaylarında, anında gazetecilik refleksi gösteriyor. Süren davaların takipçisi oluyor, fikri takibi de ihmal etmiyor.
SABAH, kadın hakları konusunda sözde değil özde gazetecilik sergiliyor.
KURNAZ FULYA! PORTAKAL HAKLI
FOX TV'de 'Fulya ile Umudun Olsun' programında Celal Bilgin adlı kişi, sosyal medyada izlediği cinsel içerikli videodaki kadının, ameliyat izlerinden eşi Güldeniz Bilgin olduğunu öne sürdü. Ve sunucu Fulya Öztürk ve diğer konuğa görüntüleri izletti.
Ekranlarda birçok rezillik yaşandı ama böylesine hiç rastlanmadık. Milyonlar Fulya'yı eleştirdi ama o, Fatih Portakal'ın eleştirisini hedef alarak güya kendini savundu. Portakal'a "Ekmek yediğiniz yere laf ediyorsunuz" dedi, bağırdı çağırdı. CNN Türk'te çok çalıştığını, dişiyle tırnağıyla bu yerlere geldiğini söyledi.
Tamam da Portakal'ın ve birçok insanın canlı yayında porno izlenmesini eleştirmesiyle Fulya'nın dediklerinin ne alakası var? Fulya politikacılar gibi soruları yanıtlamamak için alakasız konulardan konuştu.
Fulya'nın CNN'de çok çalışmasından bize ne? Bu sözler skandalın açıklaması olamaz ki! Fulya'nın kafasını eğip telefona baktığı ve "Tövbe Yarabbi sesini kapat... Ben izleyemem bunlar meraklı" dediği duyuldu.
Böyle rezil konularla kazandığınız reyting batsın!
20 DAKİKALİK TEST İÇİN 1 AY HAPİS
KKTC'de PCR testleri sahte çıkan Bülent Ersoy'un müzisyen ekibinden 20 kişiye 1 ay, orkestranın şefine de 45 gün hapis cezası verildi.
Orkestra üyeleri, "Hani servetini harcayacaktı? Herkesi işinden gücünden etti, devlet memurluğundan etti Bülent Ersoy. Sahte olduğunu bilmiyorduk.
Bize sadece 'Bu evraklarla gireceksiniz' dendi. Herkesin hayatıyla oynadı" dediler.
20 dakikalık test için sahteciliğe ne gerek vardı gerçekten anlamıyorum. Daha önce sorduğum soru hâlâ yanıtlanmadı: Ersoy'un sahte rapor alındığından haberi var mıydı?
ALTYAZI
"Dünyadaki en üzücü şeylerden biri, bir zamanlar birbirinin her şeyini bilen iki insanın, tamamen yabancıymış gibi davranmasıdır." (Candy)