İnfaz koruma memurları...
Eski isimleri ile gardiyanlar... Bu kez bir 'katliam' haberiyle gündeme geldiler.
Sincan Cezaevi infaz koruma memuru Emre Ençok serviste üç meslektaşını öldürdü, bir kişiyi ağır yaraladı.
İki gündür gazetelerde bir yorum, bir inceleme yazısı arıyorum. İnfaz memurlarının yaşam standartları, psikolojik durumları ile ilgili...
Yok.
Emre Ençok'un neden silahına davranıp ölüm saçtığı henüz tüm ayrıntıları ile bilinmiyor. Ama 'beylik' nedenlerin ötesinde bir şeyler daha var gibi.
Ben, infaz koruma memurlarının yeterli psikolojik eğitim ve destekten yoksun olarak görev yaptıklarını düşünüyorum.
Sincan'daki olay, buzdağının görünen yüzü olabilir. Altında çok daha büyük bir kitlenin varlığını hissediyorum.
Bütün bir mesai gününü parmaklıklar ardında geçirmek, hırlısı, hırsızı, katili, düzenbazıyla uğraşmak... Bunu yaparken 'insanlığını' unutmamak... İçerisiyle dışarısının ayırdına varabilmek... Her memur gibi hem dürüst kalıp hem de üç paraya aile geçindirebilmek... Hapishane girişinde ailevi sorunları paspasa silebilmek, eve dönüşte cezaevinin kirini pasını portmantoya asabilmek...
GERÇEĞİ EKRANDA
Star'ın 20 Dakika dizisinde üç haftadır bir cezaevi müdür muavinini izliyorum.
İpek Bilgin, yılların müthiş deneyimi ile bu çözülmesi zor karakteri muaazzam oynuyor.
Dışarıdan, mahkum Melek'e hapishaneyi zindan etmesi için büyük baskı görüyor. Aslına bakarsanız kötü yürekli bir kadın değil. Ama yıllardır içinde saklı tuttuğu bir 'zorunluluk' onu göbeğinden 'kötülüğe' bağlamış. Sanırım önümüzdeki bölümlerde bu gerçek daha elle tutulur bir şekilde önümüze serilecek.
Diyeceğim o ki, parmaklıklar ardında çile çekenler sadece mahkumlar değil...
Birileri, infaz koruma memurlarının da 'insan' olduğunu hatırlamalı... İnsan, insaf, infaz... Bu sıranın bozulmaması şart!..