31 Aralık 2020 tarihinde Brexit'in gerçekleşmesiyle birlikte İngiltere, Ankara Anlaşması'ndan doğan vize hakkını sonlandıracağını açıkladı.
Ankara Anlaşması, Avrupa Birliği (AB) ile iş birliği anlaşması imzalamış olan ülkelerin vatandaşlarına, İngiltere tarafından verilen bir iş kurma izni vizesiydi. Türk vatandaşları, AB üyesi ülkeler ve İngiltere arasında 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması çerçevesinde serbest meslek vizesi başvurusunda bulunarak İngiltere'de ticaret yapma ve yerleşim hakkı elde edebiliyorlardı.
Eskiden birçok insan bu anlaşmanın varlığından bile haberdar değildi. Sadece Ankara Anlaşması üzerine uzmanlaşmış hukuk büroları devreye girince İngiltere'ye yerleşmek isteyenler bu anlaşmayı keşfetti.
BAHANE ETTİLER
Ankara Anlaşması'ndan faydalananların sayısı 30 bini aşınca İngiliz hükümeti anlaşmadan doğan hukuki hakların bertaraf etmenin yollarını aramaya başlamıştı. Ve sonunda Brexit'i bahane ettiler, "Zaten AB'den ayrılıyoruz, Ankara Anlaşması anlamını yitirdi" dediler. Böylece Türkiye'den ayrılmak isteyenlere bir kapı daha kapandı.
İngiltere, Brexit gibi ucuz bir gerekçeyle Ankara Anlaşması'nı iptal edebiliyorsa bizim daha önemli gerekçeler gösterip iptal edebileceğimiz, ülkemize ayak bağı olan anlaşmalar var. Türkiye, Ankara Anlaşması'nın iptalini koz olarak kullanabilir.
En büyük güvencemiz
Savaşlar, fakirlik ve cehaletten harap olmuş bir coğrafyada, 97 yıl önce tam bugün Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları çağdaş ve ilerici cumhuriyet rejimini kurdu.
Millete kendi kendini yönetme hakkı verildi. Benim, senin, hepimizin içinde bulunduğu milyonlarca kişiye eğitim, eşitlik ve özgürlük verildi. Cumhuriyet rejimi; dili, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun herkese eğer yeterince çalışır ve azmederse en yüksek mertebelere gelebilme özgürlüğünü tanıdı. Fakir birçok Anadolu çocuğu, cumhuriyet sayesinde devletin en üst makamlarında halka hizmet sunma şansına erişti. Cumhuriyet, bu ülkedeki fırsat eşitliğinin en büyük güvencesidir.
Tarih boyunca birçok ulus, cumhuriyet rejimine geçebilmek için büyük savaşlar verdi, çok acılar çekti. Cumhuriyet, Atatürk ve silah arkadaşlarının bizlere sunduğu en büyük hediyedir, kıymetini bilelim.
Ekonomi uzmanını da dolandırdılar
Sabah'tan Dilek Yaman Demir'in haberine göre, Prof. Dr. Seyfettin Gürsel de tele dolandırıcıların kurbanı olmuş. Gürsel'den hesap işletim ücreti olan bin 321 liranın iadesi için TC kimlik numarasını ve anne kızlık soyadını istemişler. O da hem bu bilgileri, hem de telefonuna mesaj olarak gelen şifreyi dolandırıcılara vermiş ve 25 bin lirasını kaptırmış.
Profesör, hem de ekonomi uzmanı bu numarayı yutuyorsa vay halimize! Bankalar anne kızlık soyadından daha sağlam güvenlik önlemleri almalı. Doğuda sadece tele dolandırıcılık işinden geçimini sağlayan köyler var. Bu işin kurdu olmuşlar.
Vatandaşı telefon ve internet üzerinden işlem yaptırmaya zorlayıp karlarına kar katan bankalar, güvenliğe daha çok kaynak ayırmalı. Bu arada Gürsel'in parasını lirada tutmasını takdir ettim, geçmiş olsun.
Linç yedi takipçisi arttı
Bir TV programında, "Türkiye'nin kaç coğrafi bölgesi var?" gibi basit soruları bile cevaplamayan Şevval Şahin'in aptalı oynadığını yazmıştım. Hep şu tezi savunuyorum: Artık ünlü olmanın en kestirme yolu sosyal medyada dalga geçilmek, linç edilmek.
İşte bunun son örneği; Şevval. Ünlü model, o meşhur programa katılmadan önce Instagram'da 90 bin olan takipçi sayısı linç edilince iki günde 212 bine çıkmış.