Milli enstrümanımız bağlamayı farklı müzik tarzlarında icra eden ünlü müzisyen Ahmet Koç, birçok Avrupa ülkesinde sahnelenecek ve Beştepe'de final yapacak olan yeni projesi 'Köprü ve Ötesi'ni GÜNAYDIN'a anlattı...
- Bağlama, bizim milli enstrümanımız. Türkiye'yi en iyi yansıtan enstrüman ve evrensel olmayı çoktan hak etti. 'Paradoks' albümümde Sting, Elton John gibi isimlerin şarkılarını, film müziklerini ve pop eserlerini icra etmiştim. Sonra bu işi daha ileriye nasıl taşıyabileceğimi düşündüm. Bunu da, icrası daha zor olan ve dünyada kendine yer edinmiş Klasik Batı Müziği ile yapmaya karar verdim. Böyle projelere girişince kendimi daha iyi hissediyorum ve ortaya iyi şeyler çıkıyor.
BU PROJE KÜLTÜREL BİR AÇILIM
- Projemin ismi 'Köprü ve Ötesi'. Bu aslında tam olarak kültürel bir açılım. Bugün, AB ile ilgili de açılımlar yapılıyor. Bana göre bu kültürel açılımlar, ekonomik açılımlardan daha önemli. Klasik Batı Müziği'nden bahsettiğimizde; içinde Schubert, Bach, Beethoven vs. var. Bunların her biri, farklı ülkelerin sanatçıları. Bir yanda da bizden Aşık Mahzuni Şerif, Neşet Ertaş, Aşık Veysel, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre var. Yunus Emre, dünyayı güzelleştirmenin ozanıdır. İngiliz için Sheakspeare neyse, bizim için de Aşık Veysel odur. Repertuvarda bu isimleri bir araya getirmek önemli. Biz bu eserleri, yerli ve yabancı müzikseverlerle paylaşacağız. Bu insanlar, Beethoven ve Bach'ı belki defalarca dinledi ama bu şekilde hiç dinlemediler. Hatta belki Yunus Emre'yi hiç duymadılar bile. Bu saydığımız ozanların eserlerini tanıtmak gibi bir misyonumuz var. Konserlerimizde; diplomatlar, konsoloslar, elçiler, ülke bakanları da bulunacak. İnsanlar, müziğin etkisiyle birbirlerine daha hoşgörüyle yaklaşıyorlar. Bu etki sayesinde belki orada ülkemiz adına da güzel şeyler konuşulacak. Bu proje, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde yapılıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız, bu himayeyi verdi; demek ki burada bir ışık gördüler ve bu desteği sundular. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve ana sponsor olarak İBB ile Yunus Emre Enstitüsü de inanılmaz destek verdi projeye.
- İlk olarak Paris'te konser vereceğiz. Sonrasında Viyana, Roma gibi başkentlerde de bulunduktan sonra İsviçre, Hollanda, Belçika, İsveç, Danimarka, Norveç gibi ülkelerde kültürlerarası bir alışveriş gerçekleştireceğiz.
ORKESTRAMIZ DA ULUSLARARASI
- Bu projenin en önemli özelliklerinden biri, benim yabancı bir orkestrayla çalacak olmam. Köln senfoni ve Köln filarmoni orkestralarının oluşturduğu bir dünya karması olacak. Bu orkestranın adı, Turkish Chamber. Bu, milletler açısından da uluslararası bir orkestra. Birinci kemancımız Macar, diğeri Japon. Vurmalı çalgıları çalanlar Rus, viyolacımız Ukraynalı. Orkestra şefimiz Betin Güneş de Türk kökenli bir Alman. Ben de eserleri solist olarak yorumlayacağım. Dünyaca ünlü tenorumuz Hakan Aysev de iki eser seslendirecek. Yaşamını Almanya'da sürdüren genç soprano Janet Şahin de iki şarkıyla eşlik edecek.
BAĞLAMAYLA ILK 'HATASIZ KUL OLMAZ'I ÇALDIM
- Bağlamayla mecburen tanıştım çünkü babamın bağlama ve plak satan bir dükkanı vardı. 70'lerde orası dergah gibiydi, bütün müzisyenler oraya gelirdi. O dönemde çocuklar top oynarken, ben curayla egzersiz yapardım. İyi bağlamacıların dükkana gelmesini dört gözle beklerdim.
- İlk olarak Orhan Gencebay'ın 'Hatasız Kul Olmaz' şarkısını çalmıştım bağlamayla. Çok zor bir eserdi. Onu çalan bir müzisyen abimiz vardı. Onu izlerken çok etkilenmiştim. O zamanlar TRT tek kanaldı ve bir jenerikte Moğollar'ın 'Ağrı Dağı Efsanesi' çalınırdı. Bir de ona kafayı takmıştım. Her bağlamayla deniyordum. Sonra konservatuvara gidince, işin teknik kısmıyla karşılaştım. Müziğin içine girince bir daha çıkamıyorsunuz; orası başka bir dünya.
04.00'TE UYANIP ÇALIŞIYORUM
- Gece-gündüz bu proje için çalışıyorum. Televizyona çıkacağım zaman çok rahat oluyorum, 70 milyon da beni izlese o kadar heyecanlanmıyorum ama bu proje beni çok heyecanlandırıyor. Çünkü bu maddi değil ama çok prestijli bir proje. Türkiye'yi temsil edeceğim. Bunun sorumluluğunu çok yoğun hissediyorum ve bazen bu duyguyla 04.00'te uyanıyorum.