Önce müzik dünyasında küçük küçük sesini duyurdu, şimdilerde ise tiyatro sahnesinde... İmren Çapanoğlu'ndan söz ediyorum... Cem Özer'in yıllar sonra tiyatroya döndüğü oyun Çılgın Zamanlar'da, sadece Cem Özer gibi bir isimle değil, usta tiyatrocu Kemal Başar'la da aynı sahneyi paylaşıyor. İlk kez sahneye adım atan Çapanoğlu, izleyicinin olumlu tepkisini aldı bile.
Ama hakkında bilinenler o kadar az ki...
Son olarak Hazmedemem isimli bir şarkıyla müzik dünyasında adını duyuran Çapanoğlu, Mevlana dizisinde rol aldı, Neşet Ertaş filminde şarkıcı bir kadını canlandırdı...
Hatay doğumlu İmren Çapanoğlu'nun, Arabistan'a uzanan, 18 yaşında anne olma tecrübesiyle şekillenen hayatını konuşmak üzere bir araya geldik. Ve anladık ki Çapanoğlu'nun filmlere konu olacak bir hayatı var:
- Hikayeniz nerede başlıyor?
- Hatay doğumluyum ben. Babamın restoranı vardı, onun işinden dolayı ben 11 yaşlarımdayken Arabistan'a taşındık. Aslında önce annem, babam ve iki kardeşim gittiler. Ben ve ağabeyim babaannemle kaldık burada. Türk okulu açılınca bizi da bir yıl sonra yaşadıkları Riyad'a götürdüler. Ama iyi bir başlangıç olmadı.
- Neden iyi bir başlangıç olmadı?
- Arabistan'a bizi götürdüklerinde, orayı sarsan bir trafik kazasının mağduru olduk. Tüm aile bir arabadaydık, beyaz bir arabaydı, neşe içindeydik, ailemle birlikte yaşayacağım için çok mutluydum. Bir anda, Riyad'a varmadan, Arabistan sınırları içinde feci bir kaza geçirdik. O beyaz araba kıpkırmızı olmuştu. Kardeşlerim yaralıydı, annemi öldü sandılar üzerini gazete ile örttüler. Babam şoktaydı. O kaza sırasında kendimi anlatamadım. Dil bilmiyordum, Arabistan'da kadına dokunmak yasaktı ve anneme kimse müdahale etmiyordu. O küçük aklımla, onlara laf anlatmaya çalışıyordum. Çok korkunç bir tecrübeydi. Sonra farkında varıldı annemin ölmediğinin, annemi yoğun bakıma aldılar.
- Çok sarsıcı bir tecrübe olmuş...
- Aile dağıldı zaten, bazılarımız hastanede, annem komada, ben birilerinin evinde. Tam bir kaos. Üç dört ay böyle geçti. Çok büyük bir hayal kırıklığı... Küçük İmren, korku içinde ilk travmasını yaşadı. Kimseyi tanımıyorum, dil bilmiyorum, başka bir ülkedeyim. Böyle başladım hayata.
- Sonra işler biraz düzeldi mi bari?
- Okula gitmeye başladım. Türk okuluna gidiyordum. Arabistan'a uyum sağlamaya çalışıyordum, aslında uyumlanmak gibi bir lüksüm yoktu, sadece yaşıyordum. O zamanlar sıkıntı çekiyordum çok büyük bir bilinmezliğin ortasında tektim. Saçma sapan şeyler yaşadım. Bir ergen olarak, tek olduğumu hissediyordum. 15 yaşımdaydım, orada yaşayan bir işçi Türk'e aşık oldum.
- İlk aşk...
- 15 yaşımdayım, Arabistan gibi bir ülkede aşk yaşıyorum. Aslında bu aşka da insanlar neden olmuştu. O yakışıklıydı, ben güzeldim, birbirimize yakıştırıyorlardı. Sanırım ben de ikna oldum. Lise bitti hemen evlendim onunla. Babam karşı çıktı, ileri görüşlü bir aileydi bizim ki ve ailedeki herkes okuyordu. Ben lise biter bitmez evlenmek istedim. Direttim. Evlendik. Üniversite sınavının sonucu bekliyordum düğün sonrası ama hamile olduğumu öğrendim. 18 yaşımda anne oldum. Üniversite hayal oldu. Kızımı Lina'yı büyüttüm, dört yaşına geldi, tekrar üniversite sınavına girdim ama tekrar hamileydim. Bu kez Ali doğdu.
- Çocuğun olduğunda sen de çocuk yaştasın. Nasıl büyüttün onu?
- Ailemin yanına taşındık. Çocuğum ben de, bir çocuğa nasıl bakılır bilmiyordum. Kızımı büyüttüm, kendim de büyüdüm. Sonra oğlumu biraz büyüttüm. Bu sırada pes etmedim, tekrar sınava girdim. Ve Türkiye'de Turizm Otel İşletmeciliği bölümünü kazandım.
- Türkiye'ye gelmene kime bir şey demedi mi?
- Eşimle zaten en başında, okuyacağım konusunda anlaşmıştık. İki çocuğumla Türkiye'ye döndüm. İlk etapta eşim de geldi ama birkaç ay sonra boşandık ve o Arabistan'a döndü. Ailem orada, çocukların babası orada, ben burada çocuklarımla tektim. Kimsem yoktu. Okula giderken küçük oğlum bir buçuk yaşındaydı, emziriyordum onu. Babam destek oldu ilk başlarda, sonra bir butik açtım. Okulu son sınıfta bıraktım. Okulda bir kadın olarak sıkıntılar yaşamaya başladım, erkek hocalar yüzünden.
- Nasıl yani?
- Erkek hocalardan biri alenen, odasında nahoş tekliflerde bulundu, herkesin ortasında o hocayla tartıştım ve okulu bıraktım. Bir dönem böyle bitti benim için. Başka bir hayat hayal ettim kendim için. Şarkı söylemeyi seviyordum, düğünümde bile şarkı söylemiştim, bana her fırsatta şarkı söyletirlerdi. Bunu bir iş olarak düşünmeye başladım. Marmaris'e gitmeye karar verdim, ev bakmak için tek başıma gittim, Gittiğim gün 15 Temmuz darbe girişimi oldu!
DÖRT YIL İÇE DÖNDÜM, BÜYÜDÜM, BİLİNCİM ARTTI
- Kendinizi sorgulamaya başladığınız bir aşama olmuş... Ne oldu orada?
- Başıma gelen negatif şeylerin çözümünün bende olduğunu anladım. Nasıl halledebileceğimi düşünmeye başladığımda kendi üzerimde çalışmaya başladım, çok okudum, çok eğitimlere katıldım. Kendimi dönüştürdüm. Kafayı kendime takmıştım. En derine kadar inip ana problemleri halletmeye niyetliydim. Dört yıl böyle geçti. Kendimi iyileştirmeye başladım. Çevremi de etkiledim. Bilincim büyüdü.
- Tiyatro girdi hayatınıza...
- Oyunculuk yapmaya başladım, Mevlana dizisinde Gevher Hatun'u, Neşet Ertaş'ta bir şarkıcı kadını canlandırdım, Ayla Algan'dan kamera önü eğitimi aldım. Sonra karşıma Susan karakteri çıktı. Bu karakter boşuna karşıma çıkmamıştı. Babam neler yapıyor, Susan'ın babası ve annesiyle problemleri ne? Çünkü oyundaki karakterim Susan, babasının ilişkisini yargılarken, kendini de sorguluyor... Oyunun içindeki oyunda kendimi çözümlemeye başladım. Zaten benim nazarımda dünya bir sahne, biz de oyuncularız. İmren'in canı yanmadan, Susan üzerinde İmren'i değerlendirmeye başladım. Susan'ı sevmeme ihtimaliniz yok. Oyundaki babam Cem Özer, Milles karakteri... Onun yaptığı hataları kendi yaşıyor Susan, onunla yüzleştiriyor sonra. İnsanlar Susan'ı sevdiler ve güldüler ona. İnsanları güldürebiliyorsam onların kalbine dokundum demektir. İki ay boyunca bu oyun için çok çalıştım.
- Tiyatro sahnesine çıkmak cesaret ister...
- Kliplerimde oyunculuk vardı. Hazmedemem şarkımda mesela... Zaten her şarkımda bir hikaye oluşturuyorum ben, onu da klipte oynuyorum. Çünkü ben tüm duygulardan geçmiş bir kadınım. Bundan beş altı yıl önceki İmren zemini sağlam olmayan bir apartmana kat çıkıyordu, o son katı çıksaydım çökecektim. O apartmanı kendim yıktım, yeniden inşa ettim.
- Müzik devam ediyor mu?
- Tabii ki onu bırakamam, o varoluş amacım, yeni şarkı yapmak istiyorum. Çocuklarım da seviyor sahnede beni. En son bir festivalde sahne aldım ve kızım izledi, çok heyecanlandı. Oyunculuğu da çok sevdim. Çocuklarım da izledi sahnede beni. Bunca yaşanmışlık oyunculuğuma yansıdı. Eski İmren'in yaşadığı çoğu şey negatif, şarkılarımı yazarken de onlardan uzak durmaya çalışıyorum. Hayal kırıklıkları, yalnızlıklar... Ama bu yaşanmışlıklar beni bu hale getirdi. Arabistan'da yetişmiş bir bilincim ben, bir diş fırçasına ihtiyacın olduğunda bile ya baban alacak ya kocan, başında bir erkek olmadan adım atamıyorsun. Ama ben oradan çıktım ve kendi ayakları üzerinde duran bir İmren oluşturdum.
İYİ YA DA KÖTÜ YOK, ALINAN DERSLER VAR
- Tiyatroya devam edecek misiniz?
- Hazırlık süreci zorladı beni, ilk tecrübe olduğu için yanlış yapmamak adına çok çalıştım çocuklarla ilgilenemedim iki ay. Onların hayatında sadece ben varım, onlarla ilgilenememek hayatımdan büyük ödün vermek demek. Çok çalıştım ama karşılığını aldım, Kemal Başar ve Cem Özer'den geçer not aldım. Devam edeceğim sanırım, dizi teklifleri geliyor onları değerlendireceğim.
- Aileniz nasıl izliyor bu süreci?
- Onlar birkaç ay önce Türkiye'ye döndü. Onlar benim sürecimi takip ettiler. Ama ben çocukluğumdan beri kafasına taktığı şeyi yapanlardandım. O yüzden özellikle annem benimle inatlaşılmaması gerektiğini bilirdi ve hep destekledi. Babam İstanbul'a taşınmamdan hoşlanmadı... Artık başka bir pencereden bakıyorum, iyi ya da kötü yok, öğreti ve ders çıkarma var. Hayatımda bana zorluk çıkaran her şeye teşekkür ettim ben.
ARAPÇA ŞARKI SÖZÜ YAZDIM
- 15 Temmuz... Nasıl bir kader...
- Üstelik Cumhurbaşkanı'nın kaldığı otelin arkasında kalıyordum ve çatışmaların ortasında kaldım, annemi arayıp çocuklar size emanet dediğimi hatırlıyorum. Marmaris defterini o gün kapattım. Çeşme'ye gittim.
Dikkat çekiyordum. Kiminle tanışsam beni İstanbul'a yönlendirdi. İstanbul'a geldim ve serüvenim başladı. Burada bir şarkı satın aldım, onunla çıkış yapmayı düşündüm. Kısmet olmadı. Sonra Selim Gülgören ile düet yaptık. Ben Arapça söylüyorum, o Türkçe... O Arapça sözleri ben yazmıştım çok da güzel oldu. Sonra bir dönüşüm içine girdim.