Merhabalar efendim, ben İlker.
İlker Ortagil. Kısaca kendimden bahsedeyim size. Kafkas Üniversitesi'nin 1991 yılı felsefe bölümü mezunlarından kendi halinde bir insanım.
Ayrıca İngiltere'de yönetmenlik ve senaristlik üstüne mütevazı bir lisansım olmakla beraber, o da kesmediği için, yanlışlıkla biyoloji mühendisliği kazanmış bulundum. Zimbabwe'de geçen gençlik yıllarımda alternatif tıp ile ilgili araştırmalarım oldu ve halkların lehçeleri üzerinde yaptığım uzun incelemeler sonucunda da Zimbabwe'cenin bir tutam Fransızca, biraz Rusça ve bir çay kaşığı da sumaktan meydana geldiğini ortaya atmış bir dil bilimciyim. Dediğim gibi, kendi halinde bir insanım.
Gelecek haftalarda da umarım aranızda olacağım efendim. Bu hafta 36 sene dünyayı dolaşarak İtalyan şef Raphael Bandini'den aldığım gurmelik mertebesinin getirdiklerini kaleme aldım.
Köşemde sizleri, ufkunuzu bazen iki, bazen 2.5 katına çıkaracak bilgi şelalesinin tuvalet getiren hışırtılarıyla sizi yalnız bırakıyorum.
Unutmayın ki; 'Bilgi bir sudur, iç iç kudur.'-Stephen Hawking
Lor Peyniri (Loré Cheesietto) 1883
yılına kadar mevcut peynir türleri arasında
kabul edilmiyordu. Nedeni ise
peynirin, tabii o zamanlar peynir olarak
kabul edilmiyordu, mucidi olan
Loré Manukasis'in peynire kendi adını
verme isteğiydi. Peynirin anavata-
M
nı kabul edilen Polonya'da bir peynire
kendi adını vermek anayasanın 73.
Maddesiyle yasaklanmıştır. Ancak sonralarında İngiltere'de toplanan bir komisyonun gerçekleştirdiği sempozyumda adının beşincisi olan Charles Xavier'in önderliğinde lor peyniri dünya tarafından peynir türleri listesine alınmıştır.
'Müslüman mahallesinde salyangoz satmak' atasözümüz zamanla kendi argomuza uyarladığımız atasözlerinden biridir. Aslı 'Bedevi mahallesinde kutup ayısı satmak' olan söz, 1976 yılında tarihsel gelişimimin doruk noktasındaki Fransız mutfağının İstanbul'a kadar gelmesiyle adaptasyona uğramıştır. 1977'de İstanbul'daki ilk Fransız restoranını açan Bernarda Theron Karaköy'de meşhur garavullisini, yani salyangoz yemeğini satmaya çalıştıktan sonra esnafın lincine uğramış ve söz 'Müslüman mahallesinde salyangoz satmak' olarak kalmıştır.
Dilimize böyle bir atasözü kattığın için teşekkürler Bernarda Theron.
Böyle biri yok ama olabilir de.
Fransız mutfağı demişken, adından bahsetmeden, şanını anlatmadan geçemeyeceğimiz bir yemek daha var ki o da Mavi İzmir! Birçoğumuzun Kordon Bulu diye okuyup çoğu zaman tavuk bulyonla karıştırılmasına sebep olan ismiyle kızartılmış etten bir farkı olmayan yemek. Arasına da iki salam, bi' kaşar peyniri koyuyorlar işte. Cidden bu kadar yani, amma da abarttınız. Belime kuşak diye bağlamam ben Cordon Bleu'yu. Ama kabul etmeliyim ki, adı dilde egzotik bir tat bırakıyor; Bleu, Blue, Belüğ….
Baharatlı yiyeceklerin memleketi deyince akla gelen ilk yer Hatay, sonra da Meksiko City oluyor. Eğri oturup España konuşalım; lezziz tadı, uygun fiyatı ve her yerde bulunabilirliği deyince aklınıza gelen ilk şey taco olmuyor elbette efendim. Tavuk dönerden bahsediyorum. İspanyol denen millet ne var ne yok görmüş de aşırmış bizlerden. Tavuk dönerden tutun boyoza kadar her şey aşırılmış.
Hadi Yunanistan'ın 'Pişmaniye bizim, baklava bizim' diye ağlamasını bir kenara bırakalım ve yöresel bir İspanyol yiyeceği olan 'Bollos'a bir bakalım.
Buradan tüm Türkiye'ye duyuruyorum efendim; İspanyol yöresel hamur işi olan Bollos, boyozdan aşırılmıştır.
Endülüsler zamanında Cebelitarık'ta gerçekleşen yoğun insan trafiği sonucunda ortaya çıkan kültürel etkileşimin neden olduğu bu durumu da İspanyolların hemen kabul etmesini temenni ederim.
İlker Ortagil (27 Eylül 1967) Ekibimize olan katkısı için kendisine teşekkür ediyor, gelecek haftalarda da eksik olmamasını rica ediyoruz. Sırların ve gerçeklerin gün yüzü gibi ortaya çıkacağı, gelmiş geçmiş, geçirilmiş bütün vizyon ve festival filmlerinin eleştirileceği, ortamlarda anlatıp insanları 'Acaba doğru mu' yanılgısına' düşürebileceğiniz, sürprizlerle dolu İlker Ortaçgil'in köşesini gelecek haftalarda kaçırmayın!