Burak Tamdoğan, atv dizisi 'Bu Şehir Arkandan Gelecek'te cinayet işlemiş, kontrol ve güç düşkünü 'Tekin' adlı karakteri canlandırıyor. Kötü karakterlerde görmeye alışık olduğumuz Tamdoğan, bunun üzerine yapışmasından korktuğunu söylüyor. Tamdoğan, sürekli kendisini geliştirmeye çalışanlardan. Psikoloji okuduktan sonra tiyatro eğitimi almış. Ardından birçok dizi, film ve tiyatroda oynadı. Tamdoğan, oyunculuk ve tiyatro yönetmenliği derken şimdi de kariyerine yazarlığı da ekledi. Geçtiğimiz günlerde 14 öyküden oluşan 'Kalabalık Olmanın Esasları' adlı kitabını çıkartan Tamdoğan ile diziyi, aşka bakışını ve yeni kitabını konuştuk.
Bu Şehir Arkandan Gelecek 13. son bölüm tamamı (tek parça olarak) full - Hemen izle!
'TEKİN' ZAYIF BİR KARAKTER
Cinayet işlemiş kötü bir karaktere hayat veriyorsunuz. Hatalarının üstünü kapatmaya çalışıp başkalarını suçluyor. Siz bu karakterin yaşadıklarını nasıl açıklarsınız?
'Tekin', ilk cinayetini yanlışlıkla işliyor. Babasını öldürüyor. Sonra cinnet getirip babasını öldürmesine sebep oldukları gerekçesiyle iki kişiyi daha vuruyor. Kendi hatalarına, başka suçlular arayan biri. Hatasını kabul etmek istemiyor. Bu, kendini haklı görmek için bulduğu bir yol ama vicdanından kaçamıyor. Tipik güç ve kontrol düşkünü bir insan. Her toplumda güç düşkünü insanlar aslında zayıflıklarını bu şekilde gidermeye çalışanlardır. Hepimizin, kendimizi zayıflıklarımız ve hatalarımızla da olsa sevmeye ihtiyacımız var. Kimimiz zayıflıklarımız ve hatalarımızla barışıp özür dileyecek kadar güçlüyüzdür. Kimimiz de, 'Tekin' gibi, başkalarını suçlayarak hatalarımızdan kurtulup eksikliğimizi örtbas etmeye çalışırız. Oysa 'Tekin', vicdanı ile kontrol manyaklığı ve güç düşkünlüğü arasında kendisini biraz olsun sevebilmek için gerekçeler arayan zayıf biri.
Sevmediği bir kadınla evli olması sizce nasıl bir duygu?
'Belgin', 'Tekin'in yaptığı hataları örtbas etmekte yol göstermiş, onu koruyup kollamış. Suç ortağı olmuş. Bunu, onu sevdiği için yapmış. 'Tekin' ölmüş bir kadına aşık. Aslında gözü başka kadını görmemiş. Ancak karısı onun hamisi, destekleyicisi, güç vereni olmuş. İşte aralarındaki bağ, gücünü buradan alıyor. Eğer sorunuz benim kişisel fikrimse; aşık olmadığım, sevmediğim bir kadınla birlikte olmam bugüne kadar mümkün olmadı. İlişkinin devamında gereken diğer bağlar zedelendiğinde de maalesef sonlandı. Ben aşka ihtiyaç duyan bir adamım. İlk görüşte aşka inandığımı söyleyemem. Aşk, tanıdıkça köklenen bir ağaçtır. En önemlisi de o aşkın serüveninde, sevdiğinizin gözlerinde gördüğünüz kendinizi sevmenizdir. Karşınızdakini ne kadar severseniz sevin, ilişkide kendinizi sevemiyorsanız, geçmiş olsun.
Siz böyle bir ilişki içerisinde olsanız ne yapardınız?
Böyle bir ilişkiyi tercih etmezdim. Ne ben kendimi verebilirdim, ne de karşımdakine yaptığım haksızlığı kendime yedirebilirdim. Vicdanım en büyük organım. Rahatsız olduğunda hayatıma devam edemiyorum. Zamanı geldiğinde geri çekilmeyi, hatamı kabul etmeyi, özür dilemeyi, yani zayıflıklarımla yüzleşmeyi öğrenmeye çalışıyorum. Bunu becerebildiğim kadar insan olacağımı biliyorum çünkü.
'Tekin', 'Ali'nin ölen annesine hâlâ aşık. Eşi bunu bilmesine rağmen ses çıkarmıyor. Böyle birine saygı duyması mümkün mü?
Hepimiz, her durumda, her halimizle kabul edilmek isteriz. 'Tekin'in, 'Belgin'den aldığı besin bu. 'Belgin' konumunda bir değişiklik yapmaz, 'Tekin'i hayatının merkezine koymaya devam ederse sorun olmayacaktır. Ne zaman ki 'Belgin'in hayatının merkezi değişir, işte o zaman 'Tekin', saygı duymak bir kenara, 'Belgin'den nefret bile edecektir.
İ
İNSANİ DERİNLİK ÖNEMLİ
Psikoloji eğitimi de almış biri olarak bu karakterlere bürünürken nasıl bir çalışma yapıyorsunuz?
Sevmediğiniz bir karakteri ne yazabilirsiniz, ne de oynayabilirsiniz. Ben 'Tekin'in içindeki zavallı, korunmaya muhtaç çocukla ilgileniyorum. Onun, hataları ve iyi yanları olan bir insan olduğunu biliyorum. 'Tekin'i sevmek için bunlara tutunuyorum. Bana bir karakter önerildiğinde ilk baktığım; güçlü yanları kadar zayıf, insani bir yanının olup olmadığıdır. Bir karakteri karikatür olmaktan çıkarıp inandırıcı olmasını sağlayan unsur, insani derinliğidir. Çok iyi biri kadar, çok kötü biri de mümkün değil. Herkesin yanlışları, pişmanlıkları ve doğruları var. Karakteri ele aldığımda bu derinliklerine odaklanırım.
YALNIZLIĞA İHTİYAÇ DUYARIM
İlk kitabınız 'Kalabalık Olmanın Esasları'nı yazdınız. Sizce nedir kalabalığın esasları?
Kalabalık olmanın esasları, yalnızlığımızı kalabalıklarla kıramayacağımızı öğrenmekle başlar. İnsan, çevresinin ürünüdür. Gerçekten kalabalık olmak ancak kendi seçeneğini yaratabilmekle mümkündür. Yalnızlığımızı; neyi istemediğimizi bilerek, olmak istediğimiz gibi yaşamanın mücadelesini vererek bir zavallılık olmaktan çıkarıp zenginliğe dönüştürebiliriz. Kitap; basit, naif öyküler içeriyor. Çaresizliğimizden kurtulmak için kurduğumuz saçma kurtuluş planlarını görecek okur. Bir nebze kendi kurtuluş planlarıyla kıyaslama cesareti gösterebilirse, bunların komik olmaktan çok naifliklerimiz, bizi insan yapan yanımız olduğunu fark edecek. Kitabımda bir çözüm önermiyorum. Tam tersi; hata yapmaktan hiç korkmadan, kendi çözümlerimizi aramanın, kısa ömrümüze sahip çıkmak olduğunu anlatmaya çalıştım.
Olağan yalnızları anlatmışsınız. Siz yalnız kalmayı sever misiniz?
Çok severim. Yalnızlık kendimle kavga edip barışmak, kendimi sevebilmek için ihtiyaç duyduğum alandır. Yalnız kalmaktan çekinen insan, kalabalık da olamaz. Yalnızlık üretmek ve kendini var etmek için kullanılacak bir alandır.