Acaba Beren Saat işin içine girince, zevahir kurtulur mu? diye düşünmüştüm ama 'ı-ıh, o da yetmeyecek gibi.
Kösem Sultan, Muhteşem Yüzyıl'ın dümen suyunda küçük balıkları avlamak için olta sallandırıyor sadece.
Beren Saat'e gelince...
Bir kere ciddi bir aksan sorunu yaşanıyor.
Türkçe'yi tam olarak öğrendiğini gösteren uzun ve ağdalı bir cümleden sonra sadece a'ları kalınlaştırarak, 'aksanını koruduğunu' göstermeye çalışıyor ama olmuyor.
Bir de entrikalardan kurtulacak, hatta kendisi entrika kuracak kadar zeki ve maharetli görünmüyor. Nerede bizim cevval Hürrem, nerede ürkek, tereddütlü, güvensiz Kösem...
Belki ileride o kıvama erişecek ama izleyicinin sabrı bunu görmeye yetecek mi orası meçhul...
Bir de son bölümdeki kılıç sahnelerine fena takıldım.
Bildiğim kadarıyla kılıç sahnelerinde görevli koreograf vardı, izne mi çıktı ne!
Celaliler ile Hünkar ve adamlarının çala kılıç birbirine daldığı sahneler, o çok eleştirilen Tarkan ve Kara Murat filmlerini mumla arattı. Öyle sakil sahneler vardı ki, özellikle Celali figüranlar sanırsınız kılıç değil, kürdan kullanır gibiydiler.