Valla teslim oluyorum. Bildiğiniz 'pes' ediyorum. Hıncalım'la şiir tartışmamızın sonuna gelmiş bulunuyorum. Neydi derdimiz? 'Erkekler artık kadınların kulağına şiir okumuyordu', zaten yeni nesil kadınların böyle bir talebi de yoktu. Hıncalım bu durumu anlayamıyordu, şiirsiz aşklar yaşayan bize "Yazık" çekiyordu. Bense şiirlerle aşk yaşıyordum ama kendi kendime ve "Şiir sadece bana ait olmalı" diyordum, öyle seviyordum ve yeni nesil kadınları anlıyordum. Geçen hafta Bedri Rahmi şiir gecesine gittim Hıncalım'la. Harika bir geceydi.
ISRARIMDAN VAZGEÇTİM
Pazar günü köşesinde Hıncalım bir yazı yazdı (Okumamış olan ve merak eden SABAH'ın internet sitesinden okuyabilir) "Ben sana aşina değilim Ayşe diyordu" özetle. Çok güzel anlatıyordu aşkı nasıl şiirlerle yaşadığını. O şahane yazıyı okuduktan sonra ısrarımdan vazgeçtim. Hem anladım onu, hem yazısındaki gizli özlem duygulandırdı beni. Ben böyleyim, o öyle, ne diyeyim! Yalnız bir yere parantezimi açmak isterim. Hani Hıncalım'ın "Biz aşka düşerdik siz aşk yapıyorsunuz" dediği yere. Herhalde Hıncalım beni kastetmemiştir ama yine de belirtmek isterim: Sizin aşka düştüğünüz gibi biz de düşüyoruz. Yani biz sandığınız gibi sadece 'sekse' düşmüyoruz. Fark; aşkı yaşama biçimimizde, fark; şiiri sevme biçimimizde, fark; devirde. Neyse, pes ettim, şiir konusunda daha fazla ses etmeyeyim.