Yaprak Dökümü sezona son derece dinamik bir bölümle başladı. Dizinin yeni sezondaki ilk bölümü üç raunt üzerinden oynanan bir boks maçı kıvamındaydı. Önce
Şevket,
Ferhunde'yi tokatladı, sonra
Mithat,
Şevket'i benzetti... Benim hatırladığım bu,
Ferhunde'nin dördüncü dayak yiyişi... Özellikle
Oğuz'dan yediği dayak, günlerce konuşulmuştu. Tamam, kötü kadın ama bu kadar şiddet de fazla değil mi canım? Zavallı,
"Kakılmış"a döndü vallahi!... Bu arada
Ferhunde'yi dövmek için şimdiden rezervasyon yaptıranlar da var. Örneğin
Tahsin,
Ferhunde yüzünden
Fikret'in çocuğunu düşürmesi halinde onu paramparça edeceğini söyledi.. Eh,
Şevket de bu işi yarım bırakacak gibi görünmüyor. (Gelecek hafta Şevket'in köşkü ateşe vermesi kuvvetle muhtemel) Bu arada
Mithat'ın da içine
Ferhunde ile ilgili kurt düştü. İlerleyen bölümlerde
Ferhunde bir de koca dayağı yerse hiç şaşırmayacağım. Ama yine de
Ferhunde'nin zekasına ve manevra yeteneğine hayran kalmamak elde değil.
Mithat'ın altını imzaladığı boş kağıdı yırtıp, atarak,
"Evet, bu evi çok istiyordum ama seni daha çok istiyorum" demesi, akıllı bir pokercinin müthiş blöfüydü. Zira
Ferhunde kaz gelecek yerden tavuk esirgenmeyeceğini herkesten iyi biliyordu. Bu arada dizi, emlak sektörüne de büyük hareketlilik getirdi.
Ali Rıza Beyler köşkü terk edip, kızları
Necla'nın evine geçici olarak taşındılar. Şimdi tuttukları iki göz oda eve taşınmak üzereler. Bu arada
Tahsin de ailesi için yeni bir ev satın aldı.
Ferhunde köşke taşındı.
Ferhunde'nin annesi de büyük ihtimalle
İzmir'i terk edip,
Ferhunde'nin yanına yerleşecek. Bu taşınma ve ev tutma seremonileri sırasında bir gariplik dikkatimi çekti.
Tahsin,
"Sürpriz yaptım" diyerek, karısına danışmadan bir ev satın aldı. Ama daha sonra
Ali Rıza Bey'e, kiraladığı ev için
"Keşke Hayriye Hanım'a da bir danışsaydınız" dedi. E bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?.. Diğer yandan ilk bölümde müthiş bir
"defile" de vardı.
Necla ile
Ferhunde'nin neredeyse her sahnede değiştirdikleri muhteşem elbiseler, ekran başındaki hanımları mest etti.
Ali Rıza Bey'in yaşanan bunca hengameye karşılık, masa başında ailesine yaptığı konuşma ise
"ailenin" ne demek olduğunu gayet iyi özetliyordu:
"Şimdi kapılarımız ayrı belki ama aynı çatı altındayız. Biz bir aileyiz..." Bu söz, memleketin şu andaki gündemine de yön verse keşke...