33 medeniyetin zengin kültürüne sahip, Anadolu ve Yukarı Mezopotamya'nın en önemli vilayeti Diyarbakır'a, SABAH Gazetesi'nin düzenlediği yazarlar buluşması için gittim. Diyarbakır Dönüşüyor ana teması ile gerçekleşen organizasyonda; Diyarbakır, sokaklarının her yerinde gördüğüm misafirperverliği ile beni fazlasıyla mutlu etti. Farklı inançların, dillerin, kültürlerin kaynaştığı Diyarbakır, oldukça modern bir tarih şehri... Osmanlı'daki adıyla Diyarbekir, yaklaşık 9 bin yıllık bir geçmişe sahip. Şehrin her yerinde bu yaşanmışlık hissi ve tarih sizi içine alıyor.
AHIR OLARAK YAPILMIŞ
Diyarbakır'da güne, tarihi Hasan Paşa Hanı'nda kahvaltı yaparak başladık. Deve ve atların gecelemesi için ahır olarak yapılan han, restore edildikten sonra çeşitli turistik işletme ve kafelere evsahipliği yapıyor; bir kısmı kapalı restoran, bir kısmı ise kitap evi olarak işletiliyor. Hasan Paşa Hanı'ndan çıktıktan sonra hemen karşınıza, şehirde bulunan tarihi camiler içinde en büyüğü ve en ünlüsü olan Ulu Camii çıkıyor. İlk yıllarında güneş tapınağı, daha sonra kilise, sonrasında ise cami olan Ulu Camii; mimarisi ile insanı bambaşka bir manevi yolculuğa çıkarıyor. Diyarbakır evlerinin özelliklerini en özgün biçimde muhafaza eden Sur ilçesindeki Cahit Sıtkı Tarancı'nın evi, ziyaretçi akınına uğruyor. Bu evde doğan Cahit Sıtkı Tarancı, '35 Yaş' şiiri gibi unutulmayacak birçok eseri de bu evde yazmış. Tarancı'nın komşusu ise, Ahmed Arif... Onun evini de görmeden geçmeyin.
TAZİYE EVLERİ VAR
Dicle nehrinin üzerine kurulu olan On Gözlü Köprü ve yamacında bulunan Kırklar Dağı, turistlerin gözde noktalarından. Kırklar Dağı, meşhur 'Suzan Suzi' türküsüne konu olan olayın yaşandığı yer. Dicle Üniversitesi sayesinde şehirde kalabalık bir üniversiteli öğrenci nüfusu da var. Öğrenciler, Diyarbakır'ın tarihi yerlerinde vakit geçirmeyi seviyor; ünlü kahve zincirleri yerine Sülüklü Han'a gidip oradaki kafede özel yapılan menengiç kahvesini içmeyi tercih ediyorlar. Benim en çok dikkatim çeken ise, şehrin içinde yer alan kıraathane ya da kahvehaneler oldu. İstanbul ya da başka büyük bir şehre gitseniz kıraathanelerde müzik ya da spor kanallarının açık olduğunu görürüsünüz. Diyarbakır'da ise durum çok ama çok farklı. Girmiş olduğumuz birkaç kıraathanede insanlar bir yandan çay içip bir yandan sohbet ederken, televizyonda belgesel izliyordu. Bu durum hepimizin çok hoşuna gitti. Diyarbakır'da, cenazelerin ardından taziyelerin kabulü için taziye evleri yapılmış. Şehrin sokak aralarında Taziye Evi tabelaları görmek oldukça normal.