Siz hiç belden aşağısı tutmadığı halde rüyasında koşup oynadığını gördüğü için uyurken tüm vücudu seğiren bir köpek gördünüz mü? Ben gördüm... İşte onun için gözlerim nemli izledim Hayat Tamircisi'ni...
Hayat tamircisi kim mi? Engelli hayvanların yaşam kalitesini artırmak adına onlar için tekerlekli sandalyeler, aparatlar icat eden, bugüne kadar 500'den fazla hayvanı yeniden hayata bağlayan Mardinli idealist genç Mustafa Kızıl... Bir başka idealist Mustafa da onun hikayesini Kanal D ekranları için filme dökmüş. Son dönemin en yüreğe dokunan filmlerinin yapımcısı Mustafa Uslu...
İlk bölümde trafik kazası geçirip bir ayağı kesilen ve belden aşağısı felçli hale geldikten sonra Gamze öğretmen tarafından evlat edilen Hırhr'ın sonu mutlu biten umut yolculuğuna tanıklık ettik. Herkesin 'kendi hayatını' değil, 'hayatın kendisini' sorgular olduğu şu günlerde Hayat Tamircisi bize hem ders, hem ilham verdi. Hırhır'ın tekerlekli sandalyesi ile ilk adımlarını attığı o anda günlerdir dört duvar arasına sıkışan yüreğime de bir çift kanat takıldı sanki. Ağladım...
Bir sakat köpek için gözyaşı dökebilmek... Belki bugüne kadar yeterince dökmediğimiz için alıyordur doğa intikamını... Kim bilir belki arabamızla çarpıp yol ortasında can çekişirken bıraktığımız bir kedinin ahı tutmuştur.
Şimdi onlar gönüllerince koşup oynuyor sokaklarda. Biz insanoğulları ise hapsolduk cam arkalarında...
Umarım tamir edemeyeceğimiz kadar çok bozmamışızdır hayatı...
Dolma sararken dizi çekmek
Bravo Birol Güven, teşekkürler Gülse Birsel... Şu kurak günlerde ev yapımı dizileriyle hem istihdam yaratıyorlar, hem de insanları eğlendiriyorlar. Bu arada oyuncular yönetmenliği, yönetmenler oyunculuğu öğreniyor. Oyuncular aynı zamanda kendi kendilerinin makyajcısı, ışıkçısı oluyor. Senaristler, yönetmenlerle birlikte oyunculara gönderdikleri metinlerin yanına sahnelerin nasıl çekileceğini de iliştiriyorlar. Ben diyeyim; bu iş yönetmenlere patlar. Acaba yakında yönetmene ihtiyaç kalmayacak mı? Bu gidişle kuvvetle muhtemeldir. Oyuncu kendi sahnesini çekip montajcıya gönderiyor, hoop oldu bitti, al sana dizi... Yalnız; bu iş yayılırsa, herkes evde kendi dizisini çeker, kimse kimsenin dizisini izlemez. Bütün yapım şirketleri, herkes evde kendi turşusunu kurmaya başladığı için sinek avlayan mahallenin turşucusuna döner. Bu arada geçen sonbahar ev turşucuları yüzünden kavanoz kapağı karaborsaya düşmüştü ya, şimdilerde evinden sosyal medyaya yayın yapanlar yüzünden piyasada tripot (kamera ayağı) fiyatları ikiye katlandı.
Diğer yandan millet bu sayede evinde kadraj'ı, pan'ı, amors'u, şaryo'yu filan öğreniyor. Süpürge sapından boom mikrofonu, abajurdan spot, fırında tavuğu sardığımız alüminyum folyodan reflektör yapıyor. Bir tüyo da ben vereyim de, sektöre katkım olsun: Bizim kızın raylar üzerinde giden oyuncak trenine telefonumu yerleştirip şaryo yaptım. Acayip güzel oluyor. Ama sadece kızı yatırdıktan sonra çekim yapabiliyorum. Başka zaman trenini vermiyor kerata...
Devlet burada, millet nerede?
Devletimiz, salgınla mücadelede tüm dünyaya örnek olacak bir eylem planı uygulayarak takdir kazanıyor. Gelin görün ki, milletimizin bir bölümü bu çabaya ortak olmuyor.
Sokağa çıkma yasağının ilan edildikten sonraki o iki saat içinde, marketlere hücum edenlerin büyük bölümü ne yazık ki evlerine COVID-19 satın alarak da döndüler.
Diyorlar ki, sokağa çıkma yasağının getirileceği iki gün önceden bildirilseydi, böyle panik yaşanmazdı. Siz öyle sanın.
Bu kez o yoğunluk iki saat değil, iki gün sürecekti.
Unutmayın, iki gün aç susuz kalmakla kimse ölmez ama bu virüs adamı 2 saatte götürür...
Gaf kürsüsü
Milyoner'de "Dokuz yüz dokuz milyar doksan dokuz milyon dokuz bin dokuz yüz dokuz sayısı rakamla yazıldığında kaç tane 9 rakamı kullanılır?" diye soruldu. Yarışmacı seyirci jokeri kullandı. Stüdyodakiler çoğunlukla "9" dedi ve yarışmacıyı yanılttı. (Doğru yanıt "7" olmalıydı. Yarışmacı, sorudaki dokuz'ları saysa doğru yanıtı bulabilecekti...)
Zap'tiye
"Virüs, insanlığı taş devrine döndürecek" diyenler var. Bunu engelleyecek tek meslek, berberlik. Çünkü evde hepimiz mağara adamına döndük.
Ne demiş?
"İnsan bir hayvanı gerçekten sevene kadar ruhunun bir yanı hâlâ uykudadır." (Hayat Tamircisi'nden bir Anatolie Francis sözü)