Geçen cuma akşamı Günaydın ekibinin iftarına gitmek üzere otomobilimle Tarabya'dan Yeniköy'e doğru ilerliyordum. Önümde yolcu indiren belediye otobüsünü bekledim. O hareket edince, ben de hareketlendim. O sırada arkamdaki taksi, tek şeritli yolda şimşek gibi beni sollayıp önüme kırdı. Güç bela durdum. Sandım ki, bir suikasta kurban gideceğim. Korna çaldım, selektör yaptım. Taksici aldırmadı, son sürat yoluna devam etti. Hem benim, hem de karşı şeritten gelecek olanların hayatını hiçe sayarak... (Taksinin plakası: 34 THY 95. Yer: Tarabya -Yeniköy güzergahı. Tarih: 1 Temmuz 2016 Cuma. Saat: 19.50)
Bu sütunlarda taksicilerin hakkını savunan, onların güvenlikleri için önlem alınmasını isteyen, işini hakkıyla yapan tüm taksici esnafını onore eden yazılar kaleme aldım. Hatta bazıları şoför derneklerinin dergilerinde bile yayınlandı. Öyle ya, yolda kaldığımızda ilk el ettiğimiz taksiciler değil mi? Kaybolduğumuz yollarda ilk danıştıklarımız... Anamızı, bacımızı, eşimizi güvenle namuslarına teslim ettiğimiz... Ben nice taksiciler gördüm, duydum, evinin adresini güç bela söyleyen sarhoş adamı, evdeki çocuklarına göstermeden, götürüp yatağına yatıran. Yaşlı teyzenin elindeki dengi, asansörsüz apartmanın altıncı katına çıkartan. Oğlunu askere uğurlayan aileden para almayan, hatta hiç tanımadığı o gencin cebine harçlık koyan...
Ama Şoförler Odası'nın ve diğer esnaf derneklerinin içlerindeki çürük elmaları ayıklama zamanı geldi de geçiyor. İnsan, trafikteki bazı 'profesyonellerin' bu vicdansız halini görünce, 'Atatürk Havalimanı'ndaki terörzedelerden 100 dolar isteyen taksiciler' iddiasını 'muhtemel' buluyor. Derneklerin; bu imajı, vatandaşın kafasından acilen silmesi lazım.
KAMERA ŞART OLDU
Hazır yeri gelmişken bir de öneride bulunayım: Tüm taksilere görüntü kaydeden kameralar takılsın. Bu görüntüler tıpkı ağır vasıtaların takometre kontrolü gibi periyodik olarak gözden geçirilsin. Hem o taksinin, hem de gözlediği trafik içindeki araçların trafik ihlallerine ceza kesilsin. Ayrıca bu sistem, emniyet teşkilatımıza, güvenlik riski yüksek metropollerde, her taksinin birer 'mobil MOBESE kamerası' gibi kullanılması imkanını da verecektir. Mutlaka düşünülmeli...
İstanbul'un taksileriyle ilgili bir başka tespitimi daha paylaşayım: Bindiğim taksilerde, şoförlerin duraklarıyla ya da diğer meslektaşlarıyla yaptığı pek çok konuşmaya şahit oluyorum. Geçenlerde biri, diğerine 'Ben iki gündür uyumuyorum. Bana akşam işe çıkacak birini ayarlayabilir misin?' diyerek, ekledi: 'Ehliyet mehliyet önemli değil ağabey, boşta biri yok mu?"
Demek ki, İstanbul'da taksi şoförlüğü, 'işi gücü olmayanın' hobisi ya da ekmek kapısı haline gelmiş. Bir de bindiğimiz takside canımız, o şoförün uykuya direncine bağlı... Vay ki ne vay!..