Atv'nin sevilen dizisi 'Sen Anlat Karadeniz'in 'Cemil'i usta tiyatro sanatçısı Hilmi Özçelik ile çekimlerin gerçekleştirildiği Trabzon'da buluştuk, kendisi ve dizi hakkında merak edilenleri konuştuk...
Sizi pek tanımıyoruz. Nasıl bir hayatınız var?
Gizli yaşamayı seven biriyim, çok fazla ortaya çıkmayı sevmiyorum. Çünkü hayatın içinde yaşıyorum ve biraz toprak insanıyım. Hayatı anlamak için doğanın kendisine bakıyorum. Hayat benim için güzel gidiyor çünkü her şeyin farkına vararak yaşadığımı düşünüyorum.
İyi gün dostları çoğaldıkça, kötü günlerde yalnızlaşmaya başlamadık mı?
Benim hayatımda çok insan var. Söylediğin şeye inanmak istemiyorum ya da en azından buna direniyorum. Birileri için bir şeyler yapmaya çalışıyorum ama birileri için de belki ben kötü biriyimdir. Tabii ki bu pozitif yaklaşımım çok da fazla suiistimal edildi ama hep kendimi suçladım. Benim hatam çünkü ben müsaade ettim. Türkü dinlemeyi severim, daha doğrusu türkülerimizdeki felsefeyi severim. Aşık Mahzuni Şerif diye bir ozanımız vardı ve bir türküsünde 'Bazen acılardan al ilacını' diyordu. Şimdilerde kişisel gelişim mevzuları meşhur oldu, bıraksınlar onları; çünkü bu söz tek başına bir derstir.
Rizelisiniz ve 'Sen Anlat Karadeniz'in çekimleri için Trabzon'dasınız. Memleketinize, kendi toprağınıza yakın olmak size ne hissettiriyor? Evet, Rizeliyim ama 23 yıl buralara gelmemiştim. Uçak havaalanına indikten sonra içime bir 'Laz'lık girdi. Etrafa tuhaf tuhaf bakıyordum ve Rize tabelasını görünce ağlamaya başladım. Galiba o zaman özüme döndüm. Karadeniz'in dalgası, havası çok değişkendir. Az önce dediğim gibi; doğa değiştikçe, sen de ona uyuyorsun. Karadeniz insanına hırçın derler, bu doğa sizi böyle yetiştiriyor. Ben anca bu kadar tedavi olabildim.
'CEMİL' SALT KÖTÜ DEĞİL
Bugüne kadar genelde tiplemelerle seyirci karşısına çıktınız. Şimdi derinliği olan bir karaktere hayat veriyorsunuz. Kariyerinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?
Genelde, 'komedi oyuncusu' diye bir tabir vardır ama aslında meslek olarak 'aktör' olunur ve komediyi de, dramı da oynarsınız. Zaten komedi oynamak için komiklik yapmaya gerek yok. Olayı anlattığınız zaman olay komikse, işin komedisi zaten ortaya çıkar. 'Olacak O Kadar' zamanında pek çok skeçte yer aldım ama canlandırdığım tiplere de karakter kattım.
Benim bildiğim Karadenizliler şen şakrak insanlardır ama 'Sen Anlat Karadeniz'de biraz ağlıyor muyuz?
Evet, biraz ağlıyoruz. Şen şakrak insanlardır ama kendi içlerinde de bir dramları vardır. Tabii havanın ve doğanın verdiği o hırçın taraflarıyla da biraz birbirleriyle uğraşıyorlar. 'Karadenizli insan ev basar mı?' gibi eleştirenler oldu ama bu işin bir de diğer tarafı var; Karadenizli bir delikanlı da, İstanbullu adamın elinden kadını kurtardı ve ona sahip çıktı. Bence işin bu tarafını görelim.
Sizin canlandırdığınız 'Cemil' nasıl biri?
Bu sefer tip değil, karakter... (Gülüyor) Mesela tretman ve karakter analizleri geldiğinde pek bir şey yoktu. 'Parayı seven bir baba' gibi görülüyordu. Arkadaşlarımla tartıştım, 'Ne güzel, içini sen dolduracaksın' dediler. Biraz öyle oldu gibi, oynadıkça üstüne silah kaçaklığı gibi yeni şeyler eklendi. Biraz pis bir adam ama şartların getirisinden dolayı öyle diyebiliriz.
Kötüyü oynarken hiç ona hak verdiğiniz oluyor mu?
Son zamanlarda iyilik timsali başrol kavramına karşılık kötü adamların da haklı tarafları olduğunu görüyoruz. Hiçbir şey siyah-beyaz değil ki; 'Cemil'in de biraz haklı, biraz yanlış tarafları var. Aslında kötülük olsun diye kötü şeyler yapmıyor, tek derdi ailesini korumak ama bazı zararlar da verebiliyor. Netice de bu adam kızlarını seviyor.
NEFES ALIYORUM BU ÖYLE DEĞERLİ Kİ
Hayata her zaman bu kadar pozitif mi bakıyorsunuz?
Bazen, 'Nasılsın?' diyorlar; 'Harikayım!' diyorum. Artık kimse olumlu cevap duymaya alışkın değil; hemen 'Bir şey mi oldu?' diyorlar. İnsanlar hapishaneye düşerler ama çıkınca özgürlüğün kıymetini bilirler; hasta olurlar, iyileştikten sonra sağlığının kıymetini bilmeye başlarlar. Biz, hep olumsuzluklar yaşayınca mı hayatın kıymetini bileceğiz? Halbuki nefes alıyorum, bu bile çok değerli.
DÜNYADAKİ EN MÜKEMMEL İKİNCİ İNSANIM
Kendinizi törpülemeye ya da değiştirmeye çalıştığınız davranışlarınız var mı?
Çok fazla 'Keşke' diyen biri olmadım. Yok ya ben mükemmel bir adamım... (Gülüyor) Bazen, 'Dünyadaki en mükemmel ikinci insanım' derim. Çünkü birincisi yok.
10 YIL SONRA RAHATLARIM
Bin ameliyat yapmış doktor, iyi olduğunu ispatlamıştır. Oyunculukta ise ilk projesi olan birine de 'iyi oyuncu' denebiliyor...
Bunun bir matematiği yok ki, duygu işi... Oyunculukta, 'Sen eskisin, daha iyisin' gibi bir algı doğru değil. Çok eski olup da iyi oyuncu olamayanlar da var. 'Oyunculuğun ilk 40 yılı zordur' derler. 30 yıllık oyuncuyum, 10 sene sonra rahatlarım.