İsviçre'de, beş nükleer reaktörün üçünün gelecek yıl içinde ve diğer ikisi ise 2029 yılına kadar kapatılmasını öneren tasarı için referanduma gidilmişti.
Referandumda resmi olmayan sonuçlara göre, halkın yüzde 55'i, ülkedeki nükleer enerji reaktörlerinin gelecek yıldan itibaren kapatılmaya başlanmasına 'hayır' oyu verdi. İsviçre, elektrik üretiminin yüzde 35'ini nükleer santrallerden sağlıyor.
İsviçre refah ve eğitim seviyesi en yüksek ülkelerden biri ama halk nükleer enerjiye devam kararı aldı. Hiç nükleer santrali olmamasına rağmen Türkiye'de açılacak iki nükleer santrale karşı kampanyalar düzenleyen başta Greenpeace'çiler olmak üzere; nükleer karşıtı sivil toplum örgütleri bu sonuca şimdi ne diyecekler acaba?
Öyle nükleer santralimiz çok olsun diye yanıp tutuşan biri değilim, coğrafyamız temiz, enerji üretmeye çok müsait. Ancak elektik tüketimimiz çok arttı ve Rusya ile uçak krizinde 'Ya doğal gazı keserlerse?' sorusu bile, alternatif enerji kaynaklarına ihtiyaç duyduğumuzu gösterdi.
ABD'de 104, Fransa'da 59, Japonya'da 50, Almanya'da 17 olmak üzere şu an 30 ülkede 438 nükleer santral var. 30 ülkenin bir bildiği var herhalde.
Türkiye'de açılacak iki nükleer santral için neden bu kadar direnç gösteriliyor anlamış değilim!
Büyüyen Türkiye'nin enerjide dışarı bağımlı olmaması için de nükleer santrale ihtiyacı var.
Nükleer enerji üretmek, bu alanda teknoloji geliştirmek aynı zamanda nükleer güç olmanın bir adımı ve belki de asıl korkulan bu gelişme!
TRAJİKOMİK BİR DURUM
Gençler bilmez; 80'li yıllarda ve öncesinde ülkemizde sürekli elektrik kesintileri yaşanırdı; insanlar iş yapamaz, evlerde gaz lambası, mum hiç eksik olmazdı.
Şimdi gülüyoruz ama 'Elektrikler kesildi, ödevimi yapamadım' o zamanların en geçerli mazeretiydi.
Benzin, yağ kuyruklarını, elektrik kesintilerini yaşamamış gençlerin yabancı lobilerin gazına gelip gösteriler yapması ise daha trajikomik bir durum.
Greenpeace; Türkiye'de kamp kuracağına gitsin önce İsviçre'yi, Almanya'yı, Fransa'yı protesto etsin!