Birçoğumuz hayatımızı öyle ya da böyle geçiriyoruz işte. Geçiyor hayat. Sabah oluyor, akşam oluyor, faturalar ödeniyor, bi'şeyler isteniyor (o çanta, yazlık ev, o mesajın gelmesi, vitrindeki ayakkabı, tatile bilmem nereye gitmek, evlenmek, terfi etmek... vs. vs.), istenen şeyler elde ediliyor ya da edilemiyor, depresyona giriliyor, işe gidiliyor, işten geliniyor, hayal kuruluyor, karalar bağlanılıyor, diziler izleniyor, -mış gibi yapılıyor, kızılıyor, umutlanılıyor, yeniden başlanıyor, aynı yerde sabitleniliyor...
Sonuçta ömrümüz daha fazlasını istemekle, sahip oldukça içimizde açılan o koca yalnızlık kuyusunun büyümesiyle, sessiz keşkelerimizle geçiyor.
TUTMAK İÇİN KOLLARIMIZ VAR
Galiba insan bir işe yaradığını hissetmedikçe, varlığıyla birilerinin yüzünü güldürüp onlara umut vermedikçe, dünyanın hayrına minicik de olsa bi'şeyler başarmadıkça gerçek mutluluğu yakalayamıyor.
İşte tüm bunları düşünüp 'ne yapsam, nereden başlasam' arayışına girmişken karşıma müthiş bir kadın çıktı. Sezin Kalkavan. 37 yaşında ışıklar saçan ve hayatını çevresinde güzellikler yaratmaya adayan bir kadın o.
Her şey İzmir'de lisede okurken ağlayan ayakkabı boyacısı çocuğu görmesiyle başlıyor. Sonrası mükemmel bir hayat yolu. O zaman bu zamandır gönüllü Sezin. Sokak çocuklarını okutuyor, Gaziantep'te Suriyeli mültecilerin kampına gidiyor, Gana'da yetimhane yaptırıyor, işsiz kadınlara işler yaratıyor, tecavüze uğrayan genç kızlara destek oluyor. Ve bunları hiçbir kuruma bağlı olmadan tek başına yapıyor.
Nasıl mı? Sadece istiyor, araştırıyor, bağlantılar buluyor, üşenmiyor ve eyleme geçiyor.
"Ben yardım etmiyorum, yardım etmek ne haddime. Asıl onlar hayatıma anlam katıp beni mutlu ediyorlar. Uzanıp tutmak için kollarımız var, niçin duralım" diyor. "Dünyada kötülük olduğu kadar umut da var" derken gözleri ışıl ışıl parlıyor
Neyse... Dedim, "Madem öyle Sezin, bana gönüllü olmak isteyip de ne yapacağını bilmeyenler sadece istemekle kalanlar için tavsiyeler ver." Buyurun sevgili okurlar:
EYLEME GEÇ
Neye katkı sağlamak istediğinizi bulun: Sizin içinizi acıtan, katkı sağlamak istediğiniz, başardığınızda ruhunuzu hafifletecek konu ne?
Gönlünüz nerede? Gönüllülük geniş bir yelpaze. Neyin yanında durmak istiyorsunuz? Bu iklim sorunları da olabilir, sokak çocukları da, sokak hayvanları, çocuk gelinler, şiddet gören kadınlar, okuyamayan kızlar, sanat da...
Katkı sağlama yolunuzu bulun: Önce kendinize dürüst olun. Seçtiğiniz konuya nasıl katkı sağlayabilirsiniz? Ne kadar zaman ayırabilirsiniz? Maddi destekte bulunabilir (bunun rakamı hiç önemli değil, ayda 50 lira bile destektir unutmayın), fiziksel duygusal emek verebilir, proje yaratabilir, farkındalık oluşturabilirsiniz. Çocuklara kitap okumak, kıyafetler bulmak, birine sarılmak, onu dinlemek, eğitimine katkıda bulunmak; küçük büyük her şey katkıdır. Kendinizi yok etmeniz gerekmiyor. Bir yerden başlayın.
Hazırlıklarınızı yapın: Yerli yabancı organizasyonları, dernekleri, insani yardım kuruluşlarını internetten araştırın. Takip edin, yazışın, sorun. Yaşadığınız yerde ne gibi projeler var öğrenin.
İlk adımı atın, eyleme geçin: Sokak çocukları yararına kermeste çalışmak, derneklerin etkinliklerinde gönüllü olmak, kitap-eşya toplamak... Sınırsız biçimde eyleme geçebilirsiniz. Atlayın gidin, bir okulun duvarını boyayın, bir köpek kulübesi yapın, modern köleliği araştırın ve anlatın gibi gibi.
Değerlendirme yapın: İlk deneyiminizden sonra size ne oldu? Paylaştıkça artan yanlarınızı keşfedin. Önemli olan karanlıklara değil yapabileceklerinize odaklanmak. Akıl, emek ve yürek bir araya geldi mi tamamdır. O zaman hadi! Fark yaratmak için mucizeler beklemeye gerek yok. Şimdi sokağınızdan, şehrinizden başlayabilirsiniz. Hadi!