"Z.E.Ş.- Bizi kırmaz. Kız kardeşi E. satanist grup lideri, kontrol altında tutulmalı"
"S.A.- Kadın zaafı var. Romanya fotoğrafları elimizde."
"B.Ç.- Yunanistan'a eşi üzerinden bilgi sızdırır."
"L.Ö.Y.- Dinci. Merdiven altında namaz kıldığı tespit edildi. Fotoğrafları var."
2007-2009 yılları arasında TÜBİTAK'taki 1048 personel; inancı, ideolojisi, zaafları vb. açısından tek tek fişlenmiş. Tırnak içinde yer verdiğim ifadeler bu fişlemeden... Ergenekon savcısının hazırladığı iddianamenin eklerine de girdi bu ifadeler. Yine ordu içinde bir çetenin işi!
TÜBİTAK gibi gizlilik dereceli projeleri yürüten bir kuruluş içinde bu tür fişlemeler, dünyanın her yerinde yapılıyor.
B.Ç. örneğinden yola çıkarsak; bu işin devlet açısından hayati önemi de var. Tabii bizdeki gibi fişlemeyi çeteler yapmadığı takdirde!
TÜBİTAK andıcından çıkarılacak ana fikir ise; baskı altındayız, ırkçılık ve cinsel ayrımcılık hep başrolde.
FİLM SENARYOSU FIŞKIRIYOR
Fişlemeleri okurken; biri beyaz, diğeri siyah iki mahkumun kaçış öyküsünü anlatan Sidney Poitier ve Tony Curtis'li 'The Defiant Ones' filmi geldi aklıma. Türkçe'ye 'Kader Bağlayınca' diye çevrilmişti.
TÜBİTAK andıcında bile aynı kaderi paylaşıyoruz! Birbirine en zıt noktalarda olsak bile... Baksanıza satanist kız kardeşe sahip olmak da, merdiven altında namaz kılmak da sakıncalı piyade olmak için yeterli.
Yıl 2007, Türkiye'de bir insan, namazını saklı kılıyor, hem de merdiven altında. Ve başka bir adam, kız kardeşi satanist diye daha da kontrol altına alınıyor!
Daha önce de yazmıştım; bu memleketten film senaryosu fışkırıyor. Her biri organik, sonuna kadar gerçekçi ve Oscar'a aday! Ama çekecek adam yok!