Dünya topyekün hayatta kalma savaşı veriyor. Koronavirüs yüzünden bugüne kadar 3.5 milyondan fazla kişi hayatını kaybetti. O da resmi raporlara geçenler... Gerçek sayının üç katı olduğu iddia ediliyor.
Ne yazık ki acımasız kural yine işledi. Parası olan kurtuldu, olmayan hâlâ tehlike altında. Almanya, yetişkinlere yapılan üçer doz aşının ardından çocukları bile aşılamaya başladı. Buna karşılık Dünya Sağlık Örgütü, Afrika'ya aşı sevkiyatının tamamen durduğunu açıkladı. Yani gariban Afrika, ölmeye devam edecek gibi görünüyor. 38 milyon nüfuslu Kanada'nın stoklarında şu anda tam 350 milyon doz aşı bulunuyor. Yani her Kanadalı isterse 10 kez aşılanabilir... Dünyada üretilen aşıların yüzde 22'si AB ülkelerine satılmış. Pek çok fukara Afrika ülkesinde ise elde bulunan aşıların nüfuslarına oranı sadece yüzde 1... Yani, Afrika'da 100 kişiden sadece 1'i aşı olma şansına sahip.
Diyeceğim o ki; dünyada da bir aşı sırası var. Önce çok zenginler, sonra zenginler, ardından daha az zenginler ve kalırsa eğer fakirler...
Oysa AIDS, MERS ve EBOLA gibi dünyanın en ölümcül salgınlarının çıktığı yerdir kara kıta. Pek çok Afrika ülkesinin sağlık standardı dünya ortalamasının çok altında. Temiz suya ve hayatta kalacak kadar gıdaya bile yeterince ulaşamıyorlar. Hijyen ise henüz tanışmadıkları bir kavram. Özetle; dünya, Afrika'ya yardım elini uzatmaz, oradaki insanlara aşı önceliği tanımaz ise koronavirüs'ten topyekun kurtulmamızın imkanı yok. Çünkü artık bir salgının pandemiye dönüşmesi için aylar değil, saatler yetiyor. Wuhan'daki virüsün Paris'e bulaşması için tek bir uçak seferi yetmişti mesela. Yani... Gine'deki vatandaş Kanote de aşı olmadan bu virüsten kurtulamayız. Ayrıca; yeni pandemilerle karşılaşmamak için önceliğimiz, maymun ve yarasa etine muhtaç yoksulları doyurmak olmalıdır.
Bu gerçeği gören tek lider ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu. Aylar önce yaptığı açıklamada, "Türkiye'de üretilecek aşımızı tüm yoksul ülkelerin kullanımına sunacağız" dedi.
Belli ki bu illetten de bizi kurtaracak en büyük aşı 'vicdanımız' olacak...
Spikerler kampa alınmalı
Önce ben yazdım, ardından bu köşenin okurları uyardı ve sonunda TRT spikerleri patladı. Levent Özçelik, İtalya-İspanya maçında golü, Chiesa yerine 9 yıl önce futbolu bırakan Inzaghi'ye attırdı...
Üstelik bu, Levent Özçelik'in ilk büyük hatası da değildi. 1989-1990 sezonundaki Samsunspor-Altay maçında dönemin kalecisi Zafer'i Müller yapmıştı. Orkun Kökçü'yü Orkun Körükçü yapan, Mert Müldür'e Merih Müldür diyen, 23 yaşındaki Cengiz Ünder'i 26 yaşına yükselten de oydu.
Neyse; insandır, hata yapar deyip geçelim. Geçelim de tarihe bir de not düşelim. Tıpkı futbolcular gibi spikerler de önemli turnuvalar öncesinde yayıncı kuruluşlar tarafından kampa alınmalı, antrenman yaptırılmalı, form düzeyleri saptanmalı ve performans sınavını geçemeyene maç anlattırılmamalı.
Umarım bu sene Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi ve UEFA Avrupa Konferans Ligi maçlarının yayın haklarını alan Exxen'de böyle bir hazırlık yapılıyordur.
Eğer hata değilse...
Atv'nin yeni dizisi Kalp Yarası'nda dikkatimi çeken bir ayrıntı vardı:
Yaman otomobiliyle, Ferit'in aracının önüne kırıp, yolunu kesiyor. Ferit, Yaman'ın aracına çarparak durabiliyor. Ama bir sonraki sahnede görüyoruz ki, o sert darbeye rağmen Ferit'in otomobilinde çizik yok. Eğer bilinçli yapıldıysa, o otomobil markası adına "İşte reklam yerleştirmenin hası" derim. Yok değilse, o zaman da "İşte devamlılık hatasının hası" derim.
Gaf'let kürsüsü
Alman ordusunun, askeri tatbikatta kullandığı köpekleri, başörtüsü giydirilmiş bir subaya saldırtması, batıda İslamofobinin gelip dayandığı yeri göstermesi açısından dehşet vericiydi.
Zap'tiye
Erzurum Valisi Okay Memiş şöyle demiş: "Benim için verimli bir dana yetiştiren kişi sanatçıdır." Demek ki gelecek hafta kurbanlık almak için pek çok sanat sergisi gezeceğiz.
Ne demiş?
"Artık çocuk doğurmamamız, üremememiz gerekiyor. Fareden beter olduk. Onlar bile bizden daha az ürüyor olabilir." (Sertab Erener'in tepki gören sözleri)