Kore'de savaşırken, ormanda küçük bir kız çocuğu buldu Süleyman Dilbirliği... Onu alıp Türk birliğine getirdi. Ayla ismini verdiği o kıza 13 ay babalık yaptı. Astsubay Dilbirliği ve Ayla'nın hikayesini anlatan 'Ayla' filmi, Türkiye'nin Oscar adayı oldu. Yönetmenliğini Can Ulkay'ın, yapımcılığını Mustafa Uslu'nun üstlendiği filmde; Süleyman Dilbirliği'ni İsmail Hacıoğlu, Ayla'yı ise Kim Seol canlandırıyor. Şimdi 95 yaşında olan ve hayatını Üsküdar'da sürdüren Dilbirliği, SABAH'a konuştu...
'O CANIMDAN BİR PARÇA'
"Ayla ile benim hayatımda önemli ve hayati bir kesişme ve duygu hep oldu" diyen Dilbirliği, hikayelerini anlatan filmin Oscar'a aday gösterilmesinden gurur duyduğunu söyledi.
Kahraman gazi, şöyle konuştu: "Bu benim hayatımın en değerli hikayelerinden birisidir. Bugün görev versinler, çocuklar için yine savaşırım.
Ayla'nın iz sürüp 60 yıl sonra beni bulması ve ziyaret etmesinden büyük mutluluk duymuştum.
Orada binlerce arkadaşımın boşuna ölmediğini biliyorum. Kanayan yara hiç durmadı.
Büyük bir savaş çıkacağını sanmam ama olur da çıkarsa bu kez yüreğimin bir parçası, kızım Ayla için gidip savaşırım. Ayla'yla manevi bağım her geçen gün güçlendi. O benim canımdan bir parça. Bizim hikayemiz, filmle birlikte uluslararası arenaya taşındı. Dünyanın hiçbir yerinde savaşlar olmasın, masum çocuklar, insanlar ölmesin."
KORE'DE 13 AY KALDI
Süleyman Dilbirliği, 1950 yılında ilk Türk askeri kafilesi ile birlikte Kore'ye ayak bastığında, Amerikalı kumandandan savaşın bitmek üzere olduğunu duyduğu için seviniyordu.
Kalan birkaç yüz Koreli askerin bölgeden uzaklaştırılmasıyla işlerinin tamamlanacağını ve birkaç ay sonra evinde olacağını düşünüyordu.
Ancak 26 Kasım gecesi, 350 bin Çin askerinin sınırı geçmesiyle ciddi bir baskına uğradılar.
Kunuri Bölgesi'nde, Süleyman Astsubay'ın birliğinin kıran kırana sürdürdüğü direniş sayesinde Birleşmiş Milletler Gücü geri çekilebildi, ardından da Türk birlikleri geri çekilmeye başladı.
Köylerden geçerek ilerleyen Süleyman Astsubay'ın birliği, ormanlık alanda soğuktan donmak üzere olan yarı çıplak küçük bir kız çocuğuyla karşılaştı. Küçük kızın anne-babası öldürülmüştü. Süleyman Astsubay, 5 yaşındaki kızı aldı, bölüğe götürüp yıkayıp yemek yedirdi. Ay gibi güzel bir yüzü olan küçük çocuğa bölük, Ayla ismini verdi. Ayla, kısa zamanda birliğin maskotu, askerlerin memleketlerinde bıraktıkları evlatları oldu.
Süleyman Astsubay, 13 ay kaldığı Kore'de Ayla'ya baba şefkati gösterdi, fotoğraflarını çekti, ona Türkçe bile öğretti.
BİR OĞLU, İKİ TORUNU VAR
Savaş bitip sıra geri dönmeye gelince, küçük Ayla diğer birliklere emanet edildi.
Yüreğinin bir parçasını Kore'de bırakıp yurda dönen Gazi Süleyman Dilbirliği ise küçük kızı hiç unutmadı. Savaşın 60'ıncı yılı anma etkinlikleri kapsamında Kore Başkonsolosluğu'ndaki resepsiyona katılana kadar, Süleyman Astsubay Ayla'yı düşünmekten kendini alamıyordu. Resepsiyonda dayanamadı, bir görevliye yaklaşıp elinde Ayla ile birlikte çekilmiş eski fotoğrafı göstererek küçük kızdan bahsetti. Ayla'nın yaşayıp yaşamadığını sordu. Koreli yetkililer hemen harekete geçip Ayla'nın izini sürdü. Küçük kız, Türk birliklerinin kurtardığı yetim çocukların yetiştirildiği Ankara Okulu'na gönderilmişti.
Sonraki yıllarda hayat Ayla'ya acımasız davranmaya devam etmişti. Ayla evlenmiş ama genç yaşta eşini yitirmişti. Tek oğlundan iki torunu olan Ayla, gelini evi terk edince torunlarına bakmak için 65 yaşında bir kreşte temizlik işçisi olarak görev yapmaya başlamıştı.
'GEÇTİ KIZIM, YANINDAYIM'
Koreli yetkililer, Ayla ile Süleyman Astsubay'ı yıllar sonra Kore'de bir araya getirdi. Bu büyük buluşma, herkesi gözyaşlarına boğdu.
Yaşadığı acı günleri hatırlayan Ayla, Süleyman Dilbirliği'ne sarılıp dakikalarca ağladı. Yaşlı adamsa sadece, "Geçti kızım, geçti. Bak ben geldim" diyebildi. 60 yıl sonra buluşan Ayla ve Süleyman Baba'sı, o günden sonra sık sık mektuplaştı. Ayla mektuplarında Dilbirliği'ne 'baba', onun eşine de 'anne' diye hitap ediyordu.
Eylül ayında Türkiye'ye gelen Ayla, Dilbirliği'nin evinde kaldı.
'TÜRKLERİ UNUTMAMIŞLAR'
Kahraman gazi, Kore'yle ilgili anısını şöyle anlatmıştı: "Kore'ye adım atınca arkadaşlarımın boşuna ölmediğini gördüm. Müthiş bir devlet kurmuşlar ve Türkleri asla unutmamışlar. Eğer yine savaş olursa bu kez kalbimin bir yarısı, manevi kızım için gidip savaşacağım."