Umur Turagay, enteresan bir adam. Fransa'da siyasi bilimler okuyor ama yönetmen olarak 1992'de yurda dönüyor. İlk işi Orhan Atasoy'un 'Gemiler' şarkısına çektiği klip oluyor.
Fikret Kuşkan'ın bir travestiyi oynadığı klip, bugün bile cesur bir iş olarak görülüyor. Kenan Doğulu'nun 'Çakkıdı'sından Tarkan'ın 'Dudu Dudu'suna kadar birçok güzel klibe imza atmasına rağmen Turagay, klip yönetmenliğini bir hobi olarak görüyor ve reklamlara odaklanıyor.
Turagay 1998'de 'Karışık Pizza'yı çekiyor, en son 'Suskunlar' dizisini yönetiyor. Ve 18 yıl sonra 'İkimizin Yerine' filmiyle uzun metraja dönüş yapıyor. 18 yıl uzun bir ara ama Turagay, hiç hazırlık maçı oynamadan fena bir iş çıkarmamış.
'İkimizin Yerine', küçük bir kasabada yaşayan, üniversite sınavına hazırlanan 'Çiçek'in, ailesinin kendisine dayattığı can sıkıcı hayatı sorgulamasıyla başlıyor.
'Çiçek'in doğum gününde pastayı üflerken dilediği dilek, dershaneye yeni gelen edebiyat öğretmeni 'Doğan' olarak karşısına çıkıyor. Ve kısa sürede aşk bacayı sarıyor. Ama 'İkimizin Yerine', klasik bir aşk filmi değil!
BAŞARILI BİR FİLM
Öncelikle Serenay Sarıkaya'nın 'Çiçek' rolünde iyi bir sınav verdiğini düşünüyorum; karakterinin gelgitlerini, kafa karışıklıklarını çok iyi yansıtıyor.
Annesi rolündeki Zerrin Tekindor ile kavga sahnesi filmdeki oyunculuk adına zirve noktasıydı.
Beyazperdeye dönüşü merakla beklenen Nejat İşler ise filmin başlarında tutuk görünüyor, tabii bu da biraz senaryodan kaynaklanıyor ama sonlara doğru öyküye ağırlığını koyuyor.
Zerrin Tekindor ve İştar Gökseven de kendilerinden bekleneni veriyor, performanslarıyla göz dolduruyorlar. Filmin oyunculuk adına gizli kahramanı, tekel bayii işleten 'Kudret'i canlandıran Özgür Emre Yıldırım. 'Kudret' aslında 126 dakikalık filmde daha çok süre almayı hak eden gerçekçi, renkli bir karakterdi.
Filmin görüntü yönetmenliğinde, oyuncu performanslarında, sinema dilinde vs. bir sorun yok; Turagay temiz, başarılı bir işe imza atıyor. Ancak senaryoda bazı eksikler var. Sürpriz, çarpıcı bir finale bağlanan öyküdeki 'büyük sır' yeterince büyük ve gerçekçi görünmüyor. Bu da son bölüme kadar artarak devam eden merak duygusunu tam anlamıyla tatmin etmiyor. Almodovarvari bir final ya da Güney Kore filmlerindeki gibi ters köşeye yatıran bir son bekliyorsunuz ama bu tam anlamıyla gerçekleşmiyor.
10 YILIN EN İYİ AÇILIŞI
Aslında 'İkimizin Yerine'nin bu beklentiyi yaratması ve bu beklentiyi finale kadar taşıması bile günümüz popüler Türk sinemasındaki vasatlığa bakınca başarılı bir hamle olarak duruyor.
Her şeyden önemlisi film, ezberbozan bir öyküye sahip.
Tabii tüm bu eleştirilerim, yönetmen ve senaryo odaklı teknik konularla ilgili, yoksa genel izleyici açısından ortada ilgiyi hak eden bir film var. Nazım Hikmet'ten Orhan Veli'ye şiirlerle süslü, yer yer melankolizme göz kırpan ve toplumun genel normlarına başkaldıran karakterlerin yer aldığı 'İkimizin Yerine'yi özellikle gençlerin çok seveceğine inanıyorum.
Not: Gelen haberlere bakılırsa da seyirci filme sahip çıkmış.
'İkimizin Yerine' ilk üç günde 332 bin seyirci tarafından izlenerek son 10 yılın en iyi açılışını yapan aşk filmi olmuş.