Dün GÜNAYDIN'ın manşetine taşıdığı, ünlü oyuncu Kenan İmirzalıoğlu'nun beş yıl önce eski sevgilisi ile teknede çekilen fotoğraflarının yayınlanması üzerine açtığı davayı kazandığı haberi gündem yarattı. Mahkemenin kararı, şöhretlerin konutları dışında da özel hayatlarının olduğuna ve fiziksel mahremiyetlerine dair fotoğraflarının yayınlanmasında kamu yararının olmadığına dikkat çekti. Bu gelişme sonrası paparazzilik kavramı, kamu yararı, özel hayatın gizlililiği ve basın özgürlüğü yeniden sorgulanmaya başladı, tartışmaya yeni isimler de katıldı.
YILTAY GÜNTAY (Avukat)
'Karar, her habere dava açabilecekleri anlamına gelmez'
-Yargıtay bu ve daha önce vermiş olduğu kararlarda, yerel mahkeme kararlarını 'Toplumun gereksiz merak duygularının tatmini yeterli görülmüş' tabirini kullanarak bozmuş ve basın özgürlüğünün sınırsız olamayacağını, sınırın ise kişilik haklarına saldırı olduğunu belirtmiştir.
-Tabii ki ünlülerin özel hayatın gizlilik kapsamı, normal insanlara göre daha dardır. Fakat bu durum ünlülerin evleri dışında hiçbir şekilde özel hayatları olmayacağı manasına gelmez. Ünlülerin, işleri dışında kalan, 'pusu' mahiyetinde yapılan ve kamu yararı olmayan haberlerin kişilik haklarına saldırı olduğu, AİHM kararları ve Anayasamız'da belirtilmiştir. Fakat bu durum beğenmedikleri her haberi kaldırtabilecekleri veya dava açabilecekleri manasına gelmez. Yargının bile bazı verdiği kararlarda çelişebildiği dikkate alınacak olursa, her haberin kendi içerisinde değerlendirilerek suça konu olup olmayacağı ortaya çıkacaktır.
BURCU KARA (Oyuncu)
'Karşılıklı vicdan devreye girmeli'
Bildiğim kadarıyla tüm dünyada bu anlamda magazin muhabirlerinin bir kısıtlaması yok. Paparazzilik, bize de dışarıdan gelen bir kavram sonuçta. Ben burada biraz ortada duruyorum zihniyet olarak.
Halka açık alanlarda görüntü almak bence bir kısıtlama yaratmamalı ama kişinin kendi özel alanına saygı duyulmalı. Evi, teknesi, arabasının içi gibi kavramlar da önemlidir insan için. Karşılıklı empati, saygı ve vicdan her şeyde olduğu gibi burada da devreye girmeli bence.
ÖZGE ÖZDER (Oyuncu)
'Magazin beklenmeyenin yakalanması demek!'
İki tarafın da razı olacağı şeyler yayınlanmalı. Belki o anda çok uygunsuz bir pozisyondayım; eğildiğim ana denk geldi, frikiğim oldu. 'Bunu siler misiniz, onun yerine daha düzgün bir poz vereyim' dediğimde; kabul eden arkadaşlarımız da oluyor, özellikle onu yayınlayan da. Herkesin bir annesi, babası, ailesi olduğunu düşünülerek empatiyle yaklaşılması gereken bir mesele.
Kötü niyete 'Dur' demek güzel ama magazin de bununla var; magazin, beklenmeyenin yakalamasıyla oluyor. Bir aldatma ya da skandal haber yakaladın; bunlardan bahsetmiyorum tabii, insani şeylerden bahsediyorum. Burada etik değerler devreye girerse mahkemelere gerek kalmaz.
Dr. REZAL KOÇ (Kültür Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi)
'Bu durum evrensel gazetecilik ilkelerine aykırı'
-Kişi, kamuoyuna mal olmadan önce kitle iletişim araçları ile haberler yaptırıp tanıtımının yapılması için çaba sarf eder. Burada karşılıklı bir adı konmamış anlaşma başlar. Sen artık hayatını meşhur olarak herkesin gözü önünde yaşama yolunu seçmişsindir. -Kişinin kamuoyuna mal olduktan sonra 'Vazgeçtim' demesi mümkün değil. Özel hayatın korunması hukuki haktır fakat basın özgürlüğü ile beraber ele alındığında hassasiyet gösterilmesi gereken bir kavramdır. Bu karar; kişinin, ticari olmayan bir mekan dışında yapılan çekimlerinin izne tabi olmasını doğuracaktır. Bu da gazetecinin kamuyu aydınlatma görevi yerine sözleşme esasına dayanan, haber adı altında reklam görevini yürüten birisi gibi ilerlemesine sebep olur. Bu evrensel gazetecilik ilkelerine aykırıdır.
HAKAN URAL (Oyuncu)
'Aşağılama yoksa tolere edilebilir'
-Haberde rencide edici, aşağılayıcı, incitici veya namusuyla alakalı sözler olmadığı sürece, sanatçıların bu durumu tolere edebileceğini düşünüyorum. Bu değerlere dikkat edilmediğinde zaten ayıp edilmiş oluyor.