Mevlüt Tezel, geçen hafta, internet sitelerinin, haberleri kaynak göstermeden nasıl kullandığını, haberciliğin git gide nasıl bir 'kopyala-yapıştır' virüsüne kurban gittiğini gözler önüne serdi. Sorun, haber sitelerine indirgenecek kadar basit değil; daha da derin aslında.
Dergiler dünyanın her yerinde, basının lokomotifidir. Esquire, Vanity Fair, Roling Stone, Playboy, Harper's Bazaar, GQ... Bugüne kadar tarihe geçmiş röportajların ve dosyaların çoğu bu dergilerde yayımlanmıştır. Geçen sene ABD'de yapılan bir araştırmaya göre reklamverenlerin yüzde 68'i hâlâ dergileri en güvenilir kaynak olarak görüyor.
DÖRT SAYFA İÇİN 120 SAAT
Adını yukarıda saydığım dergilerde yazı yayımlatmak önemli bir prestij. Örneğin ABD'de bir Esquire yazarı, dört sayfalık bir araştırma yazısını hazırlamak için ortalama olarak 120 saat çalışyor. Bu her bir sayfa için 30 saat; yani yaklaşık dört işi günü demek. Bahsettiğimiz eğer özel bir röportaj ise, yazar, röportaj yapacağı insanın hayatını içseleştirmek için bazen aylarını harcıyor.
Tom Chiarella, Esquire'ın ödüllü yazarlarından biri, hazırlık sürecini şöyle anlatıyor: "Bana biriyle röportaj yapma görevi verildiği zaman, o kişiyle ilgili yazılmış ne varsa okurum. Sonra röportaj yapacağım insanı takip etmeye başlarım; bu bazen aylar sürebilir. Bunun da yetmediğini düşünürsem, onunla vakit geçirmeye başlarım. Ben ancak, röportaj yapacağım kişiyi, kendisinden bile iyi tanıdığımı düşündüğüm anda kayıt cihazının düğmesine basarım" diyor.
Tom Chiarella, son beş sene içinde sayısız ödül kazandı. Çok parlak bir kariyer değil mi? Evet, o kariyer, tahmin edemeyeceğiniz kadar sıkı kurallarla koruma altında çünkü.
YAZARDAN İZİN ALMAK ŞART
Bahsettiğimiz dergilerde, bir yazarın yazısını edit'lerken (Okuyup dergide yayımlanacak hâle getirme işlemi) eksiltilen her cümle için yazarın kendisinden izin almak gerekir. Çünkü yazarlar, anlaşmalarını kelime başı ücret üzerine yapar. Yayın yönetmeni dahil, hiç kimse, "Şu başlık uzun olmuş, yarısını atın!" diyemez. Düzeltilecek bir şey varsa, bunu yazarın kendisi yapar...
Telifi ödenmiş olsa bile dergi, herhangi bir yazının başka yayın organında yayımlanmasına, yazarın kendisinden izin almadan karar veremez.
İnternet siteleri, yazıyla ilgili bir haber yayımlayacaklarında, yazının içeriğinin en fazla yüzde 10'unu, tanıtım amaçlı olarak, yazarın adı, yayımlanma tarihi ve yayımlandığı derginin bilgilerini girerek verebilir.
Bugün Türkiye'de hiçbir yayın organı, yaptığınız bir röportajı, yazdığınız bir yazıyı aynen alıntılarken, izin alma nezaketini göstermez.
Kimse böyle bir nezaketi beklemez, çünkü aksi tavrın herhangi bir yaptırımı yoktur. Siz bir ay boyunca bir dosya üzerinde çalışır, flaş bir röportajın peşinde koşarsınız; derginiz piyasaya çıktığı an, içeriğin tamamını İnternet sitelerinde görürsünüz. Kimin eli daha hızlıysa, o önce yayımlar.
KOPYALA-YAPIŞTIR YÖNTEMİ
Bugün dünyanın en önemli dergi markaları Türkiye pazarında tutunamıyor. Her yıl onlarca dergi kapanıyor, bir dolu gazeteci işsiz kalıyor. Neden mi? Çünkü Türkiye'de kimse dergi okuma ihtiyacı duymuyor. Nasıl olsa iki gün bekleyince, tüm içerik İnternet sitelerine yansıyor.
Türk medyasına, maalesef herkesin herkesten alıntıladığı, kimsenin hiçbir şey için izin almadığı bir sistem hakim. İş karşılıklı fayda esasına dayandığı için de kimse ses çıkarmıyor. Olan, günlerce emek verdiği yazısı, dönüp dolaşıp kendisine e-posta olarak "Müthiş bir yazı mutlaka oku!" notuyla gelen yazara oluyor. Basınımız maalesef bu ironinin etrafında dönüyor.
Kısa sürede düzelir mi bilinmez, ama bilinen bir şey var ki, bu kopyala- yapıştır gazeteciliği, gün gelir gazeteciye olan ihtiyacı da ortadan kaldırır...