Futbolumuzun ileri gelenleri yıllardır cart cart atıp duruyor ya, 'Futbolumuzun marka değeri' diye, alın size marka değeri. Beşiktaş'ın Partizan ile oynadığı Şampiyonlar Ligi eleme maçından sonra koskoca Milli Takım'ımızın ilk kez düzenlenecek Avrupa Milletler Kupası'ndaki Rusya maçı da ortada kaldı. TRT yine son anda yetişip cenazeyi kaldırmasa, futbolumuz musalla taşında kalacaktı. Ama TRT yayına üç dakika rötarla girmek zorunda kalınca, maç öncesi Trabzon'daki muazzam seyirci koreografisi ve milli marşlar seremonisi de güme gitti. Düşünün, futbolla yatıp kalkan bir ülkede bu denli önemli maçların hangi kanalda yayınlanacağı son dakikaya kadar belli değil. Neymiş? Dolar üzerinden fiyatlar çok yükselmiş de, Türk lirasına çekmek için pazarlık yapılıyormuş. Yahu bir malın eğer ederi varsa, dolarla da Euro ile de satın almak için kuyruğa girilir. Ama sen futbolunun marka değerini düşürmüş, "'Yayınlarsam zarara girerim' endişesine kapılmışsan, o ülkede futbol bitmiş demektir. Peki uluslararası maçları 'alınamayacak' hale getiren kim? Bence dirayetsiz kulüp yönetimleri. Yıllardır lig maçlarının yayın haklarından elde edilen milyon dolarları çarçur eden onlar. Sonunda öyle bir yıkıma uğradılar ki, UEFA'nın mali disiplin kararları yüzünden yıldızları ellerinde tutamaz, yeni yıldız alamaz hale geldiler. Söyler misiniz, dört büyük kulübün içinde sadece onu izlemek için tribüne koşacağınız tek bir 'yıldız' var mı? Cevabınız 'Yok' ise futbolunuzun marka değeri de 'yok'tur. Bu kadar açık... Bu arada TRT'nin kamu yayıncılığı konusunda attığı fedakarca adımı da es geçmeyelim. TRT, Milli Takım'ımızın oynayacağı resmi ve özel maçların yayın haklarını dört yıl boyunca satın alıp bayrağımızı yerden kaldırdı.