Umut Karadağ, "Bu film için ismim gibi umutluyum" derken, Filiz Bozok ise "Değerli bir film izlemek seyircinin hakkı, bu hakkı bu film ile kendilerine versinler" ifadelerini kullandı.
-Henüz koronavirüsten kurtulamamış olsak da yavaş yavaş sinemalara gitmeye başladık. Sizin de filminiz böyle zorlu bir süreçte vizyona girdi. Öncelikle hayırlı olsun diyelim. Siz bu süreci nasıl geçirdiniz merak ediyorum, tabii sinema sektörünün bu süreçte yaşadığı zorlukların size nasıl yansıdığına da değinmek isterim.
Filiz Bozok: Tabii iki seneye yakın sürdü pandemi koşulları. Ama sinema üreticileri set kuramasa dahi ben eminim ki onlar yeni filmler üzerine düşünmüşlerdir. Bizim filmimiz pandemi öncesi çekildiği için bir bakıma rahattık. Biz filmi bitirdik pandemi başladı. Pandemi sürecinde evlere kapandık. Aslında götürüsü çok fazla ama eminim getirileri de olmuştur.
Umut Karadağ: Pandemi gerçekten çok zorluydu. Terlik eskittim evde (gülüyor). Evet bu birikim de sağlıyor. Benim için en zorlu taraflarından biri de, filmin vizyona girmesi ve yarışmalara katılmasıydı. Beklemesi zorluydu. Ama sonunda iyi yerlere doğru gidiyor diye düşünüyorum ben.
TEKSTİ ELİNİZE ALDIĞINIZDA BİR KAPI ARALANIYOR
-Hemen film hakkında konuşmaya başlamak istiyorum. "Bağlılık Hasan" filmi bize neler anlatıyor?
U.K.: Baştan sona zor bir süreçti. Hem oyunculuk anlamında hem de kişisel anlamda zordu. Semih Kaplanoğlu (ben üçüncü okulum diyeyim kendisine), hoca bizden hep çift taraflılığı yaşarız ya, bunları istedi. Onu daha çok ortaya çıkartmamızı isteyerek bizi belirli yerlere doğru yönlendirdi. Bu anlamda da gerçekten zordu. Bu anlamda zorlu ama güzel, verimli ve pencere açıcı bir süreçti benim için.
F.B.: Umut'a katılıyorum. Bağlılık Hasan, bir üçlemenin ikinci filmi. Teksti elinize aldığınızda bir kapı aralanıyor size. Sete geçildikten sonra Semih hocanın çalışma taktiği var, o biçimle tanışıyorsunuz. O çok değerliydi bizim için. Hoca sizi bariz bir şekilde yönlendirmemesine rağmen, ben ona 'oldu kokusu' diyorum, oyuncuyla yönetmen arasında gidip gelen ve görünmeyen enerji. Öyle bir duruma geliyorsun ki bir kelime konuşmadan o kokuyu aldım diyorsun. Çok kıymetli bir film, içinde olduğumuz için söylemiyorum. Bu tarz filmler aslında bir roman gibi, okuduktan sonra bitmiyor. Sizin belleğinizde, ruhunuzda, hayatınızın içinde hep aklınızın bir köşesinde yaşamaya devam ediyor. Doğru okunursa, mesaj kaygısıyla yapılmamış olmasına rağmen insanları gösteriyor. Her yerde bir Hasan, Emine var. Öyle görmek çok daha doğru diye düşünüyorum.
UMUT'A GERİ DÖNÜŞ İKİ AYIMI ALDI
-Karakterlerden konu açılmışken, Hasan ve Emine'ye nasıl hazırlandınız?
F.B.: Her oyuncu teksti eline aldığı zaman bir hazırlanma şekli vardır. Psikolojik, sosyolojik özellikleri neler? Fiziksel özellikleri nasıl olmalı? Ne giyer, ne yer, ne içer? Bütün bunlara hazırlanıyorsun. Filmi Çanakkale Bayramiç'de çektik. O coğrafyanın içinde girdikten sonra gerçeğin de gerçeğini yaşamaya başlıyorsun. Ön hazırlığın anlam kazanmaya başlıyor. Ben finalde kısa bir iznim vardı, İstanbul'a bir hafta gittim geldim. Umut artık tamamen Hasan'dı. Her şeyiyle, tepeden tırnağa. Ben şok oldum. Bunu hiçbir zaman unutmayacağım, ömrümün sonuna kadar.
U.K.: İstanbul'un şehir ritmi bir kasabadaki insanın ritmiyle aynı değil. O ritmi yakalamaya gayret ettim. İzledim; iletişimlerini, yeme hızlarını, yürümelerini, kahvede oturmalarını. Mesela biz koşuşturan insanlar olarak aceleyle yemek yiyoruz, ama orada öyle bir yetişme durumu yok. O da belirli bir ağırlık getiriyor. Ben o ritmi almaya çalıştım. Zaten Umut'a geri dönüş iki ayımı aldı. Bu deneyimi yaşamaktan dolayı inanılmaz derecede mutluyum.
-Film Çanakkale'de geçiyor. Çiftçilikle uğraşan iki insana hayat veriyorsunuz. Bu karakterleri canlandırırken o yaşama özendiğiniz, dönmek istemediğiniz oldu mu?
F.B.: Aileni özlüyorsun. Burada da bir hayatın var. Tabii oradaki zaman çok değerli. Burada çok hızlı akan zaman, orada daha yavaş geçiyor. Doğanın içindesin, o rüzgarın sesi… Bu çok cezbediciydi. Ama seni bekleyen de bir hayat var. O hayata da dönmen gerekiyor özlemle.
-Filmin senaryosunu okuduğunuzda ne hissettiniz? Size rolü kabul ettiren şey ne oldu?
F.B.: Semih Kaplanoğlu'nun beni çağırması benim için zaten yeterliydi. Özellikle tercih edildik, bu büyük onur.
U.K.: Bence de öyle. Semih Kaplanoğlu ülkemizin en önemli beş yönetmeninden biri. Özellikle Filiz'i istiyorum, Umut'u istiyorum diye çağırması çok değerli. Senaryoyu okuyunca da çok dokunuyor. İnsanın kendiyle yüzleşmesini de sağlıyor.
O LİSTEYE KALACAĞIMIZA ÇOK GÜVENİYORUM
-Peki Oscar'a aday gösterilen bir film olması sanıyorum size ekstra bir heyecan katıyordur. İlk duyduğunuzda neler hissettiniz?
F.B.: Bu süreç Cannes Film Festivali ile başladı. Çok onur duyduğumuz bir durumdu. 2000 film arasından tek Türk filmi olarak 'Belirli bir bakış' bölümünde yer aldık. Bu çok onur verici bir şeydi. Onun akabinde de farklı festivallerden ödüller almaya devam ettik. Oscar adaylığı bizim için çok önemli. Ümit ediyorum, çok güveniyorum o kısa listeye kalacağımıza. Heyecanla 21 Aralık'ı bekliyorum, benim doğum günüm aynı zamanda. Umarım uğur getirir.
U.K.: Cannes Film Festivali zaten bir rüya gibiydi. Gittik, muhteşemdi. Bir oyuncu olarak hayalini kurduğum şeylerden biri. Sonra bir adım daha ilerisi. Bu bir kapı, olursa ne güzel olur. Çünkü 91 yıldır veriliyor, daha bir Türk filminin ödül almışlığı yok. Eğer bu ilki başarabilirsek yürüyerek dolaşmam artık herhalde, uçarak dolaşmaya başlarız (gülüyor).
-Bağlılık üçlemesinin ikinci filmini gördük. Peki üçüncüsü için çalışmalar başladı mı?
U.K.: Hoca Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanını filmleştirip Bağlılık Fikret olarak çekmeyi düşünüyordu ama, şu andaki maddi durum zorlukları olduğundan biraz ertelemek durumunda kaldığını söylemişti. Çok büyük bütçeler, aslında baktığımızda fazla bir şey değilmiş gibi görünebilir ama öyle değil. İnşallah hoca bunları toparlayıp yapabilir çünkü çok istiyor üçlemeyi bitirmeyi.
F.B.: Biz de merakla bekliyoruz.
FİNAL SAHNESİNİ BENİ BİTİRDİ!
-Peki filmde verilmek istenen mesaj ne? Sizin film içerisinden çıkardığınız mesajlar oldu mu kendinize?
F.B.: Ben hocanın filmi çekerken çok mesaj kaygılarıyla bir film yaptığını düşünmüyorum. Emine üzerinden baktığımda, insanların hata yapabileceğini, ama vicdanını kullanması gerektiğini hatırlatmış olmalı diye düşünüyorum. Filmin final sahnesi beni bitirdi zaten. Geç kalmamak var, düşünmek var, hayata sorgulamak var, nerdeyiz nereye gidiyoruz… Her şey var. Filmin kalbi olarak görüyorum ben, herkes bir çıkarım yapacaktır kendine.
U.K.: Hep iyi insan olmaya gayret ederek yaşadım. Halbuki bu film sürecinde, iyi insan olmaya çalıştığımı zannettiğimde bile kötü insan olabilirmişim. Bununla gerçekten yüzleştim, bu zorlu bir ayna. Gözü ve kulağı açmak gerektiğini daha derinden algıladım. Final sahnesi çok kolay olmayan bir sahne. Spoiler vermemek için çok bir şey söylemeyeceğim. Bir insanla helalleşme durumuna geldiğin zaman, o zor bir durum. Alamayabilirsiniz. Alamadığınızda da hayatı başka bir şekilde bir daha yorumlayabilirsiniz.
ÖMRÜMÜN SONUNA KADAR GÖRÜŞMEK İSTERİM
-İkinize de sormak istiyorum, birbirinizle partner olmak nasıl bir histi? Diğer ekip arkadaşlarınızla aranızda nasıl bir diyalog vardı?
F.B.: Bizim hocanın ofisinde ilk karşılaşmamız oldu. Ben direk iyi şeyler hissettim. Karşılıklı bir şey oynayacaksınız, hem o anda hem ilerleyen süreçte çok sevdiğim bir insan oldu Umut. İnsan olarak ve oyuncu olarak çok seviyorum. Aile olarak da tanıştık, insan olarak da uyum var. Bu biraz daha işimizi kolaylaştırdı. Ömrümün sonuna kadar görüşmek istediğim bir insan olarak görüyorum Umut'u.
U.K.: Filiz'in söylediği gibi, aynı topraktan geliyoruz. Nasıl yaklaşırsan karşılığı da o olur. Anlaşamayacağımız bir nokta yok. İyi olmak, hoşgörülü olmak, sevgiyle bakmak. Birbirimizi tamamlarsak çok daha iyi yerlere geliriz diye düşündüm. Güzel de yerlere geldiğimizi düşünüyorum.
ADIM GİBİ ÇOK UMUTLUYUM!
Eklemek istediğiniz bir şey var mı diye sorayım son olarak?
F.B.: Değerli bir film. Yolu açık olsun. İnsanların izlemesini çok istiyorum. Tavsiye ediyorum. Kendilerine çok güzel kazanımlar elde edecekler. Değerli bir işi görmek onların da hakkı. O hakkı kendilerine versinler diyorum.
U.K.: Filmin yolu açık olsun. Çok heyecanlıyım, ama sabretmek durumundayız. Çok da umutluyum, adım gibi. Bütün varlığımızla işin içindeydik. Bir yere varır diye umuyorum.