Üzerinde uzun uzun tartışılacak bir tweet bu. Kariyerini boşanma davaları üzerine inşa eden bir avukatın meseleye sadece para açısından bakması gibi de algılayabiliriz bu yaklaşımı.
"Evlenirken gerçekten ben bu adamdan ne kadar nafaka, tazminat koparırım?" diye evlenen kadın arkadaşları ya da müvekkilleri fazla galiba Feyza Altun'un...
Feminist söylemleri ile gündemde olan Feyza Hanım feminizmi de yanlış anlıyor bence. Kadın-erkek eşittir ama Feyza Hanım bu noktada bir birey olarak kadını düşük seviyede gösteriyor. Örneğin "Ben neden o adama muhtaç olacağım, çalışır çocuğuma da, kendime de bakarım. Nafaka için hesap kitap yapan adamla işim olmaz" diyen bir kadına Feyza Hanım ilk ne der sizce? Bana "Boşver bu kadın-erkek eşitlikçi yaklaşımı.
Biz alacağımız paraya bakalım" der gibime geliyor.
Ne yazık ki, başta orta yolu bulmayı, barıştırmayı düşünmesi gerekirken, "Ben sana şu kadar tazminat, bu kadar nafaka kazandırırım ama ücretim bu kadar. Sen önce kocanın maaşını, malvarlığını söyle bana" diye rantçı yaklaşımda olan avukatlar da var.
Başta da belirttiğim gibi bu çok karışık bir konu.
Boşanırken gelirini çok düşük gösteren, çocuğunun geleceğini düşünmeyen, boşandıktan sonra eşinin geçim sıkıntısına düşeceğini umursamayan, baba diyemeyeceğimiz adamlar da var bu hayatta. Boşandıktan sonra yeni sevgililere yelken açıp çocuğunu bile görmek istemeyen adamlar da var! Elbette bu noktada kadın, çocuğunun geleceğini düşünecek ve ona göre hareket edecek.
BÖYLE KADINLAR EVLENMESİN
Öte yandan Feyza Hanım'ın akıl verdiği gibi bunun planını daha evlenmeden önce yapan, alacağı nafaka ve tazminatla lüks hayat hayalleri kuran bir kadın ile evlenmek bir erkek için büyük talihsizlik. Ha zengin bir aileye içgüveysi gitme planı kuran erkekler de var. Var oğlu var. İnsanlar çeşit çeşit.
Ama bir baba anlaşamıyorsa eşiyle boşanır ve "Çocuğun ne günahı var? Bizim hatalarımız yüzünden zorluk çekmemeli" deyip karısının istediği nafakadan daha fazlasını verir. Durumu iyi değilse de kazandığı parayı kendinden kısıp evladına verir. Evet, evlilik aşk ve sevgiyle başlar, sonra da mantıkla, özveriyle yürür. Ama baştan "Ben bu adamdan ne kadar tazminat, nafaka koparırım" diyerek bunun hesabını yapan ve rantçı avukatlara güvenen bir zihniyet bence hiç evlenmemeli!
***
OLMAK YA DA OLMAMAK!
Usta tiyatro sanatçısı Gökhan Mete, eşi Ayşe Kökçü ile birlikte gittiği Bodrum-Türkbükü'ndeki bir eğlence mekanında, kendilerine eşlik eden bir arkadaşıyla kavga etti. Kavganın nedeni henüz bilinmiyor ama yumruk yumruğa kavga etmişler.
Fotoğrafını çeken muhabirlere de tepki gösteren Mete'yi eşi zor sakinleştirmiş.
Sonra bir arkadaşları araçla gelip onları götürmüş.
Haberde kavga edenlerin aynı araca bindikleri yazıyor. Peki, Mete, Seyit Onbaşı gibi zorlukla tuttuğu kaldırım taşını kime fırlatmaya çalıştı? Kaldırım taşı atmaya çalıştığınız adamla sonra aynı araca biner misiniz?
"Şimdi taksi parası çok tutar" deyip, istemeye istemeye mi araca bindi? Yoksa usta oyuncu, o taşı normal günlerde "Basın özgürlüğü yok" diye üzüldüğü muhabirlere mi fırlatmak istedi? Fotoğraflar internette cap'slere konu alacak kadar absürt, garip. Orada olsaydım çekirdek çitleyip izlerdim bu komik olayı! Dedeler kavga ediyor işte. Hamlet gibi "Olmak ya da olmamak" diye isyan edercesine tutuyor elinde kaldırım taşını!
Şişede durduğu gibi durmuyor bu meret!
***
HEYECANLA BEKLİYORUZ
Yapımcılığını CY Medya adına Halit Arabacı'nın üstlendiği 'Yavuz:
Adaletin Kılıcı' adlı filmin kast çalışmalarına başlandı. İki yönetmenin çekeceği filmde, Türk ve yabancı oyuncular yer alacak.
Dekorasyon ve kostüm çalışmaları devam eden filmin çekimleri 2022 yılında Fas'taki Atlas Stüdyoları'nda gerçekleştirilecek.
Arabacı'nın Fransa'da eğitim alarak, kimliğine yabancılaşan Muallim Ali'yi anlatan 'Muallim' filmini pandemi yüzünden henüz izleyemedik. Arabacı'nin nasıl bir yapımcı olduğunu bekleyip göreceğiz.
Yavuz Sultan Selim'in filmini çekmek gerçekten zor bir iş, büyük bütçe gerektirir. Umarım Arabacı, Yavuz gibi ihtişamlı, önemli ve çok tartışılan bir padişahı hak ettiği gibi başarıyla perdeye taşır.
Osmanlı denilince bizim yapımcıların aklına hep imparatorluğun kuruluş ve son dönemi ile Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman'ın film ve dizilerini çekmek geliyor. Oysa anlatılacak çok öykü ve karakter var. Yavuz Sultan Selim gibi 8 yıla 80 yıl sığdıran... At üstünde 2 yıl 8 ay 21 gün hiç İstanbul'a dönmeden savaşan... Osmanlı topraklarını 2.5 kat büyüten, hazineyi ağzına kadar dolduran... Kanuni Sultan Süleyman'ın muhteşem döneminin temelini atan... Kutsal emanetleri ve halifeliği getiren Yavuz Sultan Selim, oğlu gibi uzun süre tahta kalsaydı ne olurdu acaba? Bambaşka bir dünyadan söz ediyor olurduk herhalde. Bu filmin vizyona girmesini heycanla bekliyorum.
***
BİZİM KURULU DÜZENİMIZ VAR ORADA, GELEMİYORUZ!
Fransa'da 2016 ile 2017 yılları arasında sadece 7 bin 700 Euro gelir gösteren bir Türk ailesinin, devletten çocuk yardımı, ev yardımı ve Aktif Dayanışma Yardımı olarak toplam 45 bin Euro sosyal yardım aldığı belirlendi.
İki yıl boyunca gösterilen düşük gelir ve çiftin yaşam tarzından şüphelenen Aile Yardım Fonu'nun yaptığı araştırmada; çifte ait 11 banka hesabında 500 bin Euro tespit edildi.
Tüm sosyal yardımları kesilen ailenin reisi, 500 bin Euro'nun, kardeşine ait şirketin geliri olduğunu söylese de kimseyi inandıramadı. Birçok kurumdan yardım alan aile reisinin, kaçak çalıştığı da ortaya çıktı.
SEPETTEKİ ÇÜRÜK ELMA!
Fransa'nın çiftlik olduğunu, denetleme mekanizmasının işlemediğini söylerlerdi de inanmazdım! Sistemdeki açığı kesfedenler sadece Türkler değil elbette! Kaçak çalışıp bir de ev, çocuk, sosyal yardım vs. üst-üste koyup güzel para biriktirmiş gurbetçilerimiz.
Hani gurbetçilere "Neden dönmüyorsunuz?" diye sorulunca hep "Türkiye cennet, kıymetini bilin.
Bizim oralarda kurulu düzenimiz var. Gelemiyoruz" derler ya! Şimdi bu haberden sonra nasıl bir kurulu düzen olduğunu merak ettim!
Elbette genelleme yapamayız. Korona aşısını bulup dünyayı kurtaranlar da gurbetçi! Dürüst, çalıştığı ülkeye katkı sunan gurbetçilerimizi unutamayız! Bu aile sepetteki çürük elmalardan birisi!