Ne yazık ki telif hakları, intihal ve fikri hırsızlık konusunda sicilimiz pek kabarık. Bu tür suçlar bizde pek önemsenmiyor. Suçlulara verilen cezalar da devede kulak kalıyor. Ama biri var ki, fikri hakkının peşinde büyük bir mücadele verdi. Senaryo yazarı Dursaliye Şahan, 7 yıllık hukuk mücadelesi sonunda kendisinden çalınan senaryo için tazminat kazandı. Dursaliye Şahan'ın başlattığı telif savaşını yıllar önce bu köşede sizlere duyurmuştum. Şimdi de kendi kaleminden o senaristin hukuk zaferine giden öyküsünü aktarıyorum. Bu zafer umarım kötü niyetliler için caydırıcı olur. "2005 yılında projemi paylaştığım senarist Erkan Çıplak, kadrolu olduğu Samanyolu TV'ye kendi eseri olarak sunmuş, 8 Eylül 2013 tarihinde de kanal 'Küçük Gelin' dizisini hayata geçirmişti. Yönetim ve yapımcı bütün ihtarlarıma kayıtsız kalmış, ben de İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nde telif davası başlatmıştım. Erkan Çıplak savunmasında hikayeyi akil insanlardan duyduğunu, yapımcı senaryo sorumluluğunun kanalda olduğunu, Samanyolu TV yöneticileri de bu kadar reyting yapan bir dizinin öyküsünün benden alınmış olmasına sevinmem gerektiğini öne sürdü. Mahkemenin bilirkişi olarak tayin ettiği, yönetmen ve senarist Semra Dündar Öğün ve İ.Ü.H.F. Öğretim Üyesi Doç. Dr. Azra Arkan Serim hazırladıkları raporla intihalin boyutlarını ve detaylarını göz önüne serdiler. Bilirkişi raporu doğrultusunda karar veren mahkeme, Samanyolu TV'yi, Makro Mikro Yapım'ı ve FETÖ zanlısı olarak aranırken, yurt dışına çıkan senarist Erkan Çıplak'ı suçlu bularak, maddi manevi tazminat ödemeye mahkum etti. Davalılar yerel mahkemenin kararına itiraz ederek 11.5.2017 tarihinde istinaf yoluna başvurdular. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 16. Hukuk Dairesi'nde incelenen dosyayı İstinaf Hâkimi geçtiğimiz günlerde onayladı. Böylece yerel mahkemenin almış olduğu intihal kararı kesinleşmiş oldu. 2014 yılında başlayıp yaklaşık yedi yıl süren bu dava, benim ikinci kez kazandığım telif davasıdır. Her iki mahkemenin kararı da sanata verilen değer ve fikir işçiliğinin görünürlüğünün bir belgesidir."
Söz sırası S Sport'ta
Geçen hafta okurumuz Murat Aydın'ın İstanbul'da koşulan Formula 1 yayınıyla ilgili eleştirilerine yer vermiştim. Okurumuz, S Sport'un yayınladığı yarış için "Türkiye'de kaç kişiye ulaştı? Uydu antenimde bile kayıtlı olmayan bir kanaldan verilen yarışı sadece NTV'nin özet görüntülerinden izleyebildim. Bir sonraki yayın için ilgililere duyurulur" demişti. Kanalın genel müdürü Emre Eren'den okurumuzun eleştirisine karşılık zarif bir bilgilendirme notu geldi. Onu da paylaşıyorum: "F1 dünyanın en önemli spor organizasyonlarından biri. Biz de yayıncı kuruluş olarak F1'in ve bu organizasyonun ülkemizde yapılıyor olmasının öneminin fazlasıyla farkındayız. Yarışın seyircisiz koşulacak olmasının da yarış severleri üzdüğünü biliyoruz. O yüzden de, 5 platformda, 5 milyon haneye ulaşan S Sport'tan ve uygulamamız S Sport Plus'tan yaptığımız F1 Türkiye GP canlı yayının yanı sıra, tüm Türkiye'nin yarışı izleyebilmesi için uydu alıcıları üzerinden de şifresiz izlenme imkanı sunduk. Bu bilgiyi de hem resmi sosyal medya hesaplarımız aracılığıyla, hem kanallarımızdan, hem de basın bültenlerimiz aracılığıyla kamuoyuna duyurduk. Kurulduğumuz günden bugüne kadar geçen sürede olduğu gibi, bundan sonra da dünyanın en önemli spor organizasyonlarını, en geniş spor yelpazesini Türk sporseverlerle buluşturmak için çalışmaya devam edeceğiz. Saygılarımla."
Gaf kürsüsü
A Spor yorumcusu Emre Bol, Galatasaray'ın siyahi futbolcusu Diagne için "Ülkesinde timsah yiyordu, geldi Türkiye'de futbolcu oldu" deyince tepki gördü.
Zap'tiye
Köprülere, barajlara, duble yollara, İHA'lara, SİHA'lara "İstemezük" diyen kafa, Kanal İstanbul'a "Evet" der mi? Kurban olduğum Çarşı bile bunlar kadar "Her şeye karşı" değil.
Ne demiş?
"Usturuplu bir deliyim, yerli yerinde deliririm. Deli tabanım daha özgürleştirici bir şey. Benim için kaşifler, mucitler de öyle. Herkesin bakışlarının dışında bir şeyler yaptılar. Delilik bu açıdan kıymetli." (İbrahim Selim'e röportaj veren oyuncu Yiğit Özşener'in sözleri)