Bugünleri de gördük ya, bravo biz Türkler'e! Son olarak Instagram üzerinden Monako'daki 'influencer ödül töreni'ni takip etmiştim. Bizde de, geçtiğimiz günlerde bunun bir benzeri olan Inflow ödülleri verildi. İlk önce influencer ne demektir, ona bir bakalım; ne de olsa dünya, artık onların parmaklarının ucunda dönüyor.
Sosyal medyada belli bir topluluğu etkileme ve yönlendirme gücüne sahip olan kişilere influencer deniyor.
Çarşamba akşamıydı; en güçlü influencer'lar ödüllendirildi. Rachel Araz, Yasemin Sakallıoğlu, Cezmi Kalorifer, Enes Batur ve Duygu Özaslan gibi isimlerin ödül aldığı Inflow gecesinde gördük ki; sosyal medya içerik üreticileri ve dijital trendsetter'lar, artık hayatımızın olmazsa olmazı. Ancak ödül gecesinin ardından aklıma takılan bazı şeyler oldu. Sosyal medyada var olmayı kariyer olarak gören insanlar türedi etrafta.
'Büyüyünce ne olacaksın çocuğum?' diye sorunca 'Youtuber anne' diye yanıt veren bir nesil yetişiyor, ki bence bu korkunç. Influencer olmak, ancak ek bir iş, keyif ve yan dal olabilir. Bugün ise, her ferdi fenomenlikten geçinen çekirdek ailelerin olduğu bir dünya var. Peki ya birkaç yıl sonra? Ya o rüzgar eskisi gibi esmez, etkileşimler düşer, markalar onları tercih etmezse? Bu, kaçınılmaz bir gerçek çünkü tüketim çılgınıyız. Ben de sosyal medyayı aktif kullanıyorum ancak gazetede yazı yazmaya, mesai saatlerimde çalıştığım kuruma gidip mesleğimi icra etmeye devam ediyorum. Yarın ne olacağı belli olmaz; o yüzden bu dijital oyundan sıyrılıp gerçek dünyaya ait meslekleri de icra etmekte fayda var. Mesela ; iyi yemek yapan bir Youtuber neden gidip bir restoran açmaz ki?