Mesleğe spor muhabiri olarak başladım. Halen TSYD üyesiyim. Yani serde spor yazarlığı şapkası, bilekte televizyon yazarlığı bileziği duruyor. Fenerbahçe'nin Shakhtar Donetsk karşısındaki hezimetini izlerken her iki damarım birden kabardı. Acaba izlediğim Fenerbahçe, bir futbol takımı değil de televizyon dizisi olsaydı, ne yazardım? İşte size futbolun televizyona bulandığı melez bir yazı:
Önce dizinin künyesine bakalım: Yapımcı: Aziz Yıldırım. Yönetmen: Vitor Pereira. Cast Direktörü: Giuliano Terraneo. Senarist: Yok... Peki neden senarist yok? Çünkü bu takım ne oynadığını, niye oynadığını bilmiyor gibi. Dizi değil, sanki doğaçlama komedi programı. Yapımcı, cast direktörüne demiş ki: 'Para önemli değil. Ortalıkta şöhretli, ses getirecek ne kadar oyuncu varsa, topla getir...' Bunun üzerine hepsi Oscar kazanmış, üç-dört oyuncu kadroya girmiş. Gelin görün ki, alayı tatilden gelmiş gibi. İçlerinde en afillisi kim? Robin van Persie... Peki diziyi Avrupa tartısına çıkartacak en önemli gösteride niye yok?
Bilinmiyor. Şimdi bu adam çıkıp Eskişehirspor maçında döktürse ne olacak? Kulübe milyon dolarlar kazandıracak Cannes'daki uluslararası format fuarı kaçtıktan sonra ne fayda?
Dizide yıldız çok ama başrolü üstlenecek bir kahraman yok. Şöyle orta sahada herkese rol dağıtacak, pas atacak bir jön olmayınca seyirci dizi değil, okul müsameresi izlemek zorunda kalıyor.
Şöyle sivrilen, rol çalan bir yardımcı oyuncu da göremedim. Bir de dönen tüm topları rakip dizinin oyuncuları topluyor. Bizimkiler bir türlü makyaj odasından çıkamıyor. İki stoper Alves ve Kjaer, sürekli sufle alarak oynuyorlar sanki. İkisi de sopa yutmuş gibi. Arkalarına atılan her uzun topta apışıp kalıyor, kenardan sufle bekliyorlar.
Kaleci Volkan da rolünü ezberlemeyi ihmal edince, Fenerbahçe dizisi, daha ilk bölümünde Şampiyonlar Ligi'nin reyting listesine giremedi.
Sarı-lacivertli dostlar gönül koymasın ama görünen o ki, Fenerbahçe bu sezon da yerli dizi olarak kalacak.