Ömer Halisdemir ismini artık hepimiz biliyoruz. Kalkışma gecesinde darbenin beyinlerinden olan ve özel kuvvetler karargahını ele geçirmeye çalışan Tümgeneral Semih Terzi'yi alnından vurarak büyük bir kahramanlık gösteren şehit astsubayımız.
Bir general bu olayla ilgili şöyle demişti: "Eğer Ömer Halisdemir, darbeci Semih Terzi'yi vurup özel kuvvetlerin darbecilerin eline geçmesini önlemese, çatışmalar en az beş gün sürerdi..." Yani Halisdemir, özel görevini yerine getirmemiş olsa, darbe şehitlerinin sayısı beşe katlanacak, belki de darbe girişimi başarılı olacaktı.
Özetle; Halisdemir, milletimizin şanlı direnişi ile beraber, demokrasinin savunulmasındaki en önemli etkendi.
Kahramanımızın ismi doğup büyüdüğü şehirdeki bir okula verildi. Evet, ama yetmez!
Şehidin babası ise Niğde Havalimanı'na oğlunun isminin verilmesini istedi. O da yetmez. Madem hayatımızı, demokrasimizi ona borçluyuz, ismi çok daha büyük, çok daha görkemli bir yapıda yaşamalı. Artık İstanbul'a yapılan üçüncü havalimanı mı olur, boğazın iki yakasını birleştirecek yeni tüp geçit mi olur, bilmem. Ama 'yüreği halis demirden' bu vatan evladı daha fazlasını hak ediyor.
Bu arada pazar günü bu sütunlarda kaleme aldığım 'Gördünüz mü dağdaki çobanı?' yazım sizlerden büyük ilgi gördü.
Yaşlı çobanın verdiği demokrasi dersinin, onların oy kullanmasını bile çok gören bazılarını fena halde utandırdığını düşünüyorum.
Bir bilgi notu daha: Ömer Halisdemir de hayata çoban olarak atılmış. En büyük ideali de ordudan emekli olduktan sonra tekrar köyüne dönüp hayvan yetiştirmekmiş.
Bu ülkenin çobanlarını bir daha kimse hakir görmesin!