Güzel oyuncu Sera Tokdemir, iki sezondur atv'nin sevilen dizisi 'Kertenkele'deki 'Zehra' rolüyle ekrana geliyor. Ünlü at yetiştiricisi Ahmet Tokdemir'in kızı olan güzel oyuncu ve oğlu Boran ile Kemer Country Atlı Spor Kulübü'nde buluştuk. Yarış atı sahibi olan Tokdemir ile hem keyifli bir gün geçirdik, hem de sohbet ettik...
Babanız Ahmet Tokdemir, tanınmış bir at yetiştiricisiydi ve Türkiye'ye birçok kupa kazandırdı. Sizin de bir yarış atınız var. Yarışları takip ediyor musunuz?
Eskiden babamla çok izlerdik. Şimdi de kendi yarış atım olduğu için yarışları takip ediyorum. Hipodromda çok daha heyecanlı oluyor.
Babanızın mesleğinden ötürü herkes sizin iyi bir binici olduğunuzu düşünüyor...
Evet, herkes çok iyi at bindiğimi sanıyor ama öyle bir durum yok. Çünkü yarış atları hem daha hareketli, hem daha hırçın olabiliyor. O nedenle o atlara profesyonel olmadan binmek kolay değil. Ama ara ara binicilik dersleri alıyorum.
'AT KOŞTUR' DEDİLER
Babanız geçen yıl vefat etti. Ailede onun izinden giden kimse var mı?
Abimin yarış atı var, ayrıca at yetiştiriciliği de yapıyor.
Sizin at tutkunuz babanızdan mı geliyor?
Atlara özel ilgim var; zaten babamın mesleği nedeniyle onlarla içli dışlı büyüdüm.
Evlendiğiniz için oyunculuğa 28 yaşındayken başlamışsınız. Geç kalma duygusuna kapıldınız mı?
Eski eşim futbolcu olduğu için şehir şehir geziyorduk. Çalışmadım ve 25 yaşında anne oldum. Bir süre sadece annelik yaptım. Oyunculuğa 28'imde başladım ama geç kalmak diye bir şey yok. Önce kendine inanman gerekiyor.
Aileniz, oyunculuğa başlamanızı nasıl karşıladı?
Ailem, İstanbul'a gitmemi istememişti. Ailece at sahibi olduğumuz ve babam at yetiştiricisi olduğu için bana "Sen de at koştur" dediler. Ama ben yeteneğimi kullanarak bir şeyler yapmak istiyordum. Ayla Algan'dan kamera önü eğitimi almaya başladım. Aileme de "Eğitim üç ay sürecek, eğer gidip bir şey yapamazsam döneceğim" dedim. Ama öyle bir niyetim yoktu.
Cesur biri misiniz?
Benim kısmetimde cesaretimi göstermek varmış. İstanbul'a geldikten sonra, ikinci ayda bir projeden teklif geldi. Küçük bir rolle başladım. O sette kurduğum iletişimle başka bir projeye geçtim.
Doğrusu çok hızlı yol kat etmişsiniz...
Gerçekten öyle olmuş... İlk işim bir reklam filmi çekimiydi. 500 kişi vardı ve bana sıra gelmesi için dört-beş saat bekledim. Kamera açıldı ve "Açım, susadım" diyerek içimi döktüm. Benim en doğal halimdi ve o kadar kişi içinden seçilmek benim kısmetimdi. Pes etmedim, üstüne gittim ve hiçbir rolü küçümsemedim.
Ses getiren yapımlarda rol aldınız. Bu konuda bir öngörünüz var mı?
Oyuncular, senaryoya bakıp iş seçtiklerini söylüyorlar. Türkiye'de gerçekten star olan birkaç oyuncu var ve onlar istedikleri diziyi seçiyorlardır. Başka işleri bekleyecek maddi imkanları da vardır. Ama diğer oyuncuların, 'Senaryo seçiyorum, proje bekliyorum' demesinin bir anlamı yok. Bir oyuncu işssiz kaldıysa, hangi senaryo gelse bayılarak kabul eder, rol seçme lüksü yok. Benim de öyle oldu. Üç proje varsa seçiyorum ama o sezon işsiz oturuyorsam; senaryo seçtiğim için değil, iş gelmediği içindir.
Şansınız da yaver gitti ama sanırım...
Ne kadrolarla başlayıp biten diziler var... 'Kertenkele', bir komedi dizisi ve iki sezondur kendi gününde üçüncüdördüncü sırada. Biz kaç diziyi geride bıraktık... Bizi geçip birinci olan dizilerin çoğunu sonradan altımıza aldık. Her oynadığım dizide bana okul gibi gelen oyuncular vardı. Fikret Kuşkan, Arif Erkin ve Şemsi İnkaya gibi isimlerden çok şey öğrendim.
Çok enerjiksiniz. Her gününüz böyle mi geçiyor?
Genelde enerjim yüksektir ama benim de dipte olduğumuz günler oluyor. Geçen yıl sezon finalini çekerken, babamı defnedeli bir gün olmuştu. Çıkıp rolümü oynadım çünkü seyirci bunu bilmez. 'Kusura bakmayın babamı kaybetmiştim, o yüzden böyleyim' diyemem. İzleyici 'Zehra'nın hikayesini biliyor, benimkini değil.
YÜZÜM DEKİ BENİ ALDIRDIM
Estetiğiniz var mı?
Yüzümdeki beni aldırdım. Botoks yaptırmıyorum. 'Dudakların estetikli mi?' diye soruyorlar, estetik yok ama keşke biraz kalın olsa. Düzenli olarak cilt bakımına gidiyorum. Hep yanımda olan arkadaşlarım var; asistanım Onur Seçkin, makyajımı ve saçımı yapan Sam Araji ve styling'imi yapan Hüseyin Vural... Çok iyi bir ekip olduk.
Yaşınızdan çok daha genç gösteriyorsunuz. Oyunculukta bir avantaj mı bu?
Çok büyük avantaj; bu sayede beni her rol için düşünebiliyorlar. Üniversiteli birini de, bir anneyi de oynayabiliyorum. Gerçi anne rolünde pek düşünemiyorlar! (Gülüyor)
Çok genç yaşta anne olmuşsunuz. Oğlunuzla ablakardeş gibisiniz...
Boran bana 'Çılgın anne' diyor. Birlikte çok eğleniyoruz. Ben çocuk gibiyidimdir; bir gün saçlarımı iki yandan kuyruk yapıp, ekoseli eteğimi giyip öğrenci gibi oğlumun sınıfına gittim. Boran, beni erkek arkadaşı gibi görüyor ama bir şeye kızdığımda sözümü dinler. Çok tepkili bir anne olmadığım için, tepki gösteriyorsam bir sebebi vardır.
Bayramları nasıl geçiriyorsunuz?
Benim için bayram, babam vefat ettiğinde bitti. Çünkü biz bayramlarda babamın elini öperek başlardık güne. Şimdi yine babamın mezarını ziyaret ederek başlayacağız ama eskisi gibi bir coşku olmayacak, içimiz hep buruk olacak.
Oğlunuza bayram kültürünü aşılıyor musunuz?
Evet, oğlum bayramlarda büyüklerin ziyaret edileceğini bilir, herkesi dolaşıp harçlığını alır. Bizim evde de en küçük ben olduğum için hâlâ harçlığımı alırım. (Gülüyor)
ÖNCEDEN KENDİMİ İZLERKEN ÇOK UTANIYORDUM
'Kertenkele'de yeni sezonda neler olacak?
İzleyiciyi farklı bir konsept, farklı karakterler ve farklı hikayeler bekliyor. Geçen sene hiç ummadığımız bir sezon finali olmuştu, bu sene de öyle oldu. Bizim senaristimiz ters köşe yapmayı seviyor.
Dizide her şey var; mizah, drama, aksiyon, aşk...
Bu sezon biraz absürt komediye kaydık. Dizinin fanstastik yanı da var. Bizim 'Bunu çekiyoruz ama ne derler?' diye düşündüğümüz bir sahnede reytingler çok iyi geliyor. Demek ki seyirci absürt komediyi seviyor; 'Gülüyoruz, kafamızı dağıtıyoruz' diyorlar. Dizinin komedi, aşk ve dram yanı da var; hayat gibi...
'Kertenkele', iki sezondur ilgiyle izleniyor, yeni başlayan birçok diziyi geride bıraktı. Bu kadar beğenilmesinin sebebi ne?
Konseptimiz zaman içinde değişti. Romantik komedi gibi başlayıp aksiyona, dramaya ve absürt komediye ağırlık verdik. O yüzden 'Şu nedenle seviyorlar' diyemiyorum. Demek ki seyirci, izlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyor. Bu, setteki enerjiyle ve ekiple alakalı.
Siz kendinizi izliyor musunuz?
Kendimi izlerken eleştirdiğim oluyor, 'Nasıl oynamışım?' diyorum. Kendimi değil de, gerçekten 'Zehra'yı izliyormuş gibi oluyorum. Oyunculuğa ilk başladığımda, kendimi izlerken çok utanıyordum. Elim ağzımda, gözümü kapatarak bakıyordum ekrana. Demek ki ilk zamanlar Sera'yı görmüşüm de bunu hissetmişim. Şimdi 'Zehra'yı izler gibi izliyorum kendimi. Oyunculuk insanın kendi içinde keşfettiği bir şey. O duyguyu nerede yakaladıysan, önce onu bulmak gerekiyor.