Evet, şaka gibi... Yüksek Sadakat Eurovision'a gidemedi, ben de Düsseldorf'a gidemiyorum.
Seyahatin planı birkaç ay önceden yapılmıştı.
Biletler kesildi; otel rezervasyonları yapıldı. İçim kıpır kıpır...
Seyahatleri seviyorum.
Hem de Eurovision heyecanı yaşayacağım. Daha ne olsun?
Son anda arkadaşlarımdan bile gaza gelenler oldu. "Acaba biz de gitsek mi? Final gecesine katılabilir miyiz? Salona nasıl girebiliriz?" diye sordular.
VİTRİN DE ÖNEMLİ
Ve fakat; ben bavulumu hazırlamış, yola çıkmayı beklerken Yüksek Sadakat elendi...
Eee, ne olacak şimdi? "Madem Yüksek Sadakat yok, madem bizi çemberin dışında bıraktılar, o zaman oralara gitmeye, bize oy atmayan ülkelere alkış tutmaya gerek yok" dedik.
Yüksek Sadakat'a gelince...
Elemeyi geçemediler diye büyük bir şok yaşanıyor ya!
Onlarla ilgili bu denli yüksek bir beklenti nasıl oluştu bilemiyorum.
Taa en başından ne Sertab, ne de Hadise gibi bir etki yaratamadılar zaten. Toplumu bu duyguya ortak edemediler.
Rüzgarı arkalarına alamadılar.
Sadece şarkının iyi olması yeter mi? Yetmez.
Bu iş sahnesiyle, şovuyla, şarkısıyla bir bütün...
Yani öyle işlemeli-pırıltılı kostümler giyip "Ben çizginin dışına çıktım" demekle olmuyor bu işler.
Yani vitrin de önemli.
Hadise'yle yaşadıkları kötü tecrübelerden sonra Eurovision'a kadın şarkıcı ile katılmama kararı aldıkları söylenen TRT yönetimi, sanırım bundan sonraki seçimlerinde daha dikkatli olmalı.
En azından daha Eurovision'un finaline gitmeden burada büyük rüzgar yaratmalı.