Belki de yeni çocuk sahibi olduğum için bu kadar etkilendim.
Ama eminim ki Eşkıya'nın evlat acısını yüreklerimize kazıyan son bölümü, çocuk sahibi olsun olmasın, ekran başındaki herkesi derinden etkilemiştir.
Hızır ve Meryem, mafya kurşunuyla ölen kızlarını toprağa verdiler. Bugüne kadar ekranlarda dram yüklü pek çok cenaze sahnesi izledim. Bir tanesi Elveda Rumeli dizisindeydi.
Diğerine salı akşamı yine atv ekranlarında şahitlik ettim.
Öncelikle 'Meryem' karakterini canlandıran Deniz Çakır ile 'Hayriye Ana'yı oynayan Sabine Tozinya'yı yürekten kutluyorum.
Konservatuvarların oyunculuk bölümlerinde ders olarak okutulacak kadar sahici, içten ve katıksız bir oyunculuk sergilediler.
Oktay Kaynarca'yı zaten geçen hafta burada haklı olarak övgülere boğmuştum. Ama bu kez dizideki karısı ile annesinin oyunculuğu Oktay'ı bile gölgeledi.
Deniz Çakır'ın oyunculuğunu ve özel hayatındaki asil duruşunu ta 'Yaprak Dökümü'nden beri takdir ediyordum zaten. Ama salı akşamı onun kariyer zincirinin bana göre en parlak halkası oldu.
Adeta kendi kendine pırlanta bir taç taktı. Evlat acısının bir anneyi nasıl yıktığını, nasıl yerle yeksan ettiğini, hayatla bağlarını ne denli kopardığını öyle güzel resmetti ki... Evladının toprağına sarılıp hıçkırırken de, ölüm meleği olup katile kurşun yağdırırken de müthiş oynadı.
Hele 'Hızır Reis' ile mezar başında yaptıkları o vicdan muhasebesi, bana göre şimdiden Türk dizi tarihinin unutulmaz sahneleri arasına katıldı. Evlat kaybetmek acı... Peki ya o evladı 'kendi tercih ettiğin hayat yüzünden' kaybetmek? Allah kimseyi böyle bir acıyla imtihan etmesin.
Peki ya 'Hızır Reis'in annesi 'Hayriye Ana'yı canlandıran Sabina Tozinya'nın müthiş performansına ne demeli?
O dağ gibi Karadeniz kadınının mum gibi erimesini, dağılıp un ufak olmasını Oscar'lık canlandırırken, adeta yüreklerimizi cımbızladı. Dizinin beni en çok etkileyen ve zihnime kazınan diyaloğu da 'Hayriye Ana' ile torunu 'Ömer' arasında yaşandı.
'Ömer', onu babasının işyerine göndermeye razı olan babaannesine teşekkür ederken "Sağ ol babaanne" dedi.
'Hayriye Ana' tersledi: "Ben sağ olayım da siz ölün değil mi? Beddua etmeyin artık." 'Yaşa' demeyi beddua saymak...
Nefes almayı işkence olarak görmek...
Hayatta cevabını öğrenmek istemediğim tek soru var:
Toprağın altına giren evlat mı ölüyor, yoksa geride kalan mı?