Atv'nin dizisi Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'da yer alan bir sahne, sosyal medyada son derece haksız eleştirilere maruz kaldı. Çakırbeyli ve Façalı ailelerinin düşmanı Sincanlılar, bir emniyet müdürünü kendi saflarına çekip, rakiplerine tuzak kurmak istediler. Emniyet müdürü, 5 dakika mesafedeki çatışmaya 'istenilen zamanda' müdahale edecekti. Bunu sağlamak için Yavuz Sincanlı, Emniyet'e gidip, müdür ile görüştü. Dedi ki, "Çok ortak dostumuz varmış. Onların hatırına rahat konuşabilir miyim? Duyduğuma göre hakkınızda ciddi bir soruşturma varmış, görevden alma gibi... " Emniyet müdürü sıkıntıyla, "Evet var. Dostların hatırını kıramayınca böyle şeyler oluyor. Elimde olsa hemen istifa edip, ülkeden kaçacağım" dedi ve hemen onların emrine girdi.
Diziyi "Polis kötü gösteriliyor" diye eleştirmeye kalkanların, sosyal medyada "Bu dizinin senaristleri, yapımcıları iyice araştırılsın, FETÖ'cü müdür nedir bunlar?" diye sallayanların atladığı ya da görmezden geldiği nokta da işte burasıydı. Yani o emniyet müdürü ayan beyan belliydi ki, FETÖ'nün temizlenmeye çalışılan teşkilat içindeki elemanlarından biridir ve o sahnede emniyet teşkilatımızın kahraman, fedakar polislerini temsil etmekten uzak bir satılık karakterdir.
Diziyi kulaktan dolma bilgilerle eleştirenler değil, benim gibi dakikası dakikasına takip edenler iyi biliyor ki, Eşkıya uzun süredir FETÖ'ye karşı açık bir savaşı ekranda sürdürmektedir. Daha önce yine örgütle bağlantısı olduğu ima edilen, İsrail ve ABD ile işbirliği yapıp, vatan hainliğine soyunan iki istihbarat müdürü bizzat Hızır Reis tarafından öldürülmüştür. Zaten FETÖ ile mücadelenin medyadaki kalesi Turkuvaz Grubu'nun ekranında bundan başkasına yer olur mu?
Diyeceğim o ki, Eşkıya'nın deşifre edip, sonra da ezerek yok ettikleri arasında ne bir şerefli emniyet mensubu ne de kahraman bir MİT personeli vardır. Eşkıya sadece hainlerin kalemini kırar, kahramanların değil.
Sırkıntı ne demek?
Saadet Özsırkıntı'yı O Ses Türkiye sırasında bu sütunlarda çokça övmüştüm. Cana yakınlığı ile yarışmacıları kuliste rahatlatıyor, programa büyük bir keyif katıyordu. Saadet'in ismi şu sıralar magazin gündeminde sıkça geçiyor. Cem Yılmaz'ın gösterisinden sonra ünlü komedyenin kulisine gitmiş, orada yakınlaşmışlar, sonra sevgili olmuşlar diye konuşuluyor. Hem Cem Yılmaz, hem Saadet Özsırkıntı bu iddiaları kesin bir dille yalanlamalarına rağmen, magazin programları, fonda "Sensiz Saadet Neymiş?" şarkısıyla bu dedikoduyu köpürtmeye devam ediyorlar.
"Gazeteci, meraklı kişidir" derler ya, ben de merak edip Saadet'in soyadını araştırdım, 'Sırkıntı' ne demek diye... Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nde şöyle yazıyor: "Yaşlı erkeğin son çocuğu... Bal, pekmez ya da reçel kavanozunun dibinde kalan veya sızan son damlalar..."
İkilinin arasındaki yaş farkına bakarsanız, bu soyadı anlam kazanıyor. Ben de pandemi nedeniyle kuraklık yaşayan magazin alemine küçük bir katkıda bulunayım dedim.
Kapanmayacak mesafe
Sağlık Bakanlığı'nın hazırlattığı son kamu spotu bugüne kadar koronavirüs ile ilgili en etkileyici kampanyaydı.
Ekranda solunum cihazına bağlanmış bir genç kız görünüyordu. Sonra annesinin sesini duyduk: "Ah be kızım, onca zaman kapıdan dışarıya adım atmadım. Bir tek seni evde tutamadım. Sonunda toplayıp getirdin virüsleri eve. Hasta olduğunu da anlamadık. Kimbilir başka kaç kişiye bulaştırdın..."
Finalde ise o son derece vurucu cümle geldi:
"Bugün sevdiklerinizle aranıza mesafe koymazsanız, yarın aranıza hiç kapanmayacak mesafeler girebilir."
Daha ne söylenebilir ki?
Gaf kürsüsü
Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın, Bolu Belediyesi'nin geçen ay arka arkaya cinsel içerikli skandallarla gündeme gelmesiyle ilgili, kentin içme suyu havzası olan Gölköy Baraj Gölü için, "Gölköy Barajı'na şap mı katsam diye düşünüyorum" sözleri, meclis üyelerini şaşırttı.
Zap'tiye
10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü, 11 Kasım internet alışveriş sitelerinin 'indirim' adı altında Vatandaştan Para Kasma Günü...
Ne demiş?
"Kader kartlarını açmadan, feleğe elini gösterme..." (Eşkıya'da Şahin Ağa'nın sözü)