Genç oyuncu Yalçın Hafızoğlu, atv dizisi 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'da Hızır Çakırbeyli'nin oğlu 'Hızır Ali' olarak izleyiciyle buluşuyor. Çevre Mühendisliği bölümü mezunu olan Hafızoğlu'yla oyunculuk aşkını ve beş sezondur yer aldığı EDHO'yu konuştuk,
MÜHENDİSLİK İSTEMEDİM
■
'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'ın altıncı sezonu için neler söyleyeceksiniz?
Sezon tahmin ettiğimden
daha farklı ve hızlı başladı.
EDHO'nun içinde birbirinden
farklı hikayeyi barındırması
üreteni de, izleyeni de diri tutuyor.
Gergin bir sahneyi izlerken
bir anda gülebiliyorsunuz. Dizi,
yaşadığını hissettiren bir forma
dönüşmüş oluyor. Hayatın içinde
olan dram/komedi unsurları
ustaca harmanlandığı için
her an ters köşelerle karşılaşabiliyoruz.
Hikayede
her karakterin, her
olayın derinliği var.
Anlattığımız sadece
bir mafya grubunun
kavga, dövüş hikayesi
değil. Yaşanan
her olay karakterler
üzerinde iz
bırakıp kişiliklerini
dönüştürüyor
ve böylece onların
aslında sadece
birer insan olduklarını
anlatıyor.
■
Çevre mühendisliğinden oyunculuğa nasıl bir geçiş oldu?
Lisede müzik ve tiyatroya
olan merakım üniversite
yıllarımda katlanarak devam
etti. Çevre konuları hakkında
duyarlı olmama rağmen
sanat tarafım daha ağır
basıyordu. Askerden döndükten
sonra 6-7 ay Kaş'ta
yaşadım. Müzik yaparak
geçimimi sağlıyordum.
İstanbul'a döndüğümde
inşaat şirketinde mühendis olarak
çalışmam gerekti, fakat odağım
mühendislikte değildi. Haftanın
iki-üç günü işten erken
çıkmak için izin istiyordum
çünkü ya konserim ya da oyunculuk
workshoplarım oluyordu.
Tam bir çıkmazdaydım. 9 ay
sonunda "Git kafandakileri gerçekleştir"
diyerek işime son verdiler.
Ben de bunu fırsat olarak
gördüm ve hayallerimin peşinden
gittim.
■
Bu dizi kariyerinizde dönüm noktası oldu mu?
Daha yolculuğumun başlarındayken
'EDHO' gibi bir işte
'Hızır Ali'yi canlandırmak gelişimim
adına inanılmaz bir fırsat
doğurdu. Bu sene dizideki beşinci
sezonum. Geriye dönüp baktığımda
25 yaşında kamera önüne
geçmiş bir oyuncu adayıyken,
şu an 31 yaşında 5 yıl aynı işte
oynayan bir oyuncu olarak anılıyorum.
'EDHO'nun hayatımın
sonuna kadar bendeki yeri hep
ayrı kalacaktır. Yerinde saymayı
seven bir yapım yok, oyunculuk
yüksek lisansı yapmak istiyorum.
GERÇEK SANIYOR
■
Ailede aksiyonlu sahnelerde heyecanlananlar oluyor mu?
Anneme kıyamam, başlarda
işkence gördüğüm sahneleri
izlerken çok üzülüyordu.
"Oğlum canın acımadı, değil
mi?" diye soruyordu. Çekim teknikleriyle
yaptığımızı söylediğimde
rahatladı kadın. Bu
sefer de geceleri çok çalışıyoruz,
'Soğuk oluyordur'
diye kafaya takmaya
başladı.
Oktay Kaynarca
ile kaçırılma
sahnemiz vardı.
İki TIR arabamızı
sıkıştırıyor,
arkadaki vura
vura bizi öndeki
TIR'ın kasasına
itiyordu. O
sahneyi ailemin
heyecanla izlediğini
hatırlıyorum.
Bir keresinde
de Filistin askısında
olduğum bir sahnede
beni gerçekten
astıklarını zannedip
üzülmüşlerdi.
SETTE SORULARIMLA BÜYÜKLERİMİ BUNALTIYORUM
■
Sette usta oyuncular var. Sizin için ayrı bir eğitim gibi oluyordur sanırım...
Çok istememe rağmen oyunculuk lisansı
yapamadım. Çevre Mühendisliği mezunuyum.
Dışardan workshoplarla kendimi geliştirmeye
çalışıyordum. EDHO'da Türkiye'deki en
önemli oyuncularla çalışma fırsatı yakaladım.
Bu, benim için inanılmaz bir imkan. Bazen
sorularımla büyüklerimi bunalttığım da
olmuyor değil. Ama sağ olsunlar ellerinden
geldikçe oyunculuk gelişimime katkıda
bulunuyorlar.
KAYNARCA HEM BABACAN HEM KOMİK BİRİ
■
Ekibin en bilgesi, en eğlencelisi, en komiği, en sırdaşı, en babacanı kimdir?
Herkesin kendine has karakteri var. Kimseyi en komik, en
bilge diye ayıramıyorum. Oktay Kaynarca bir yandan çok
babacanken diğer yandan çok komik ve eğlenceli olabiliyor.
Turgay Tanülkü, Sabina Toziya, Hüseyin Avni Danyal gibi
duayen oyuncularımız var, her biri bilgedir. Sanem Çelik,
Sevil Akı, Sevinç Kıranlı ve Savaş Özdemir ile çok
keyifli uzun sohbetler ederiz. Sanem Çelik gerek
arkadaşlığı, gerek oyunculuğu ile benim için
ayrı bir yerdedir. Ayrıca sette en çok Emir
(Benderlioğlu) Abi, Ozan (Akbaba) Abi,
Yunus Emre (Yıldırımer) Abi ve
Hakan (Karsak) Abi'ye
gülüyorum.