Filmi geriye sarsak... Ahmet Şık ve Nedim Şener'in gözaltına alınmasını protesto eden gazetecileri, 1992-1994 arası karanlık dönemin tam ortasına ışınlasak... Bu iki yıllık süre zarfında, Gündem gazetesi için çalışan 50'ye yakın insanın öldürülmesini protesto ederler miydi? Mesele; sadece Gündem gazetesi değil! Hapishanelerde sessizce çürüyen İsmail Beşikçi ya da herhangi bir solcu gazeteci için Beyoğlu'nda toplanırlar mıydı? Elbette 1990'ların ilk yarısında da aynı tavrı gösteren gazeteci büyüklerim vardı o toplulukta ama aynı coşkulu kalabalık, o karanlık dönemde toplanamazdı diye düşünüyorum. O yürüyüşe katılan gazeteciler arasında; 1992-1994 yılları arasında Güneydoğu'dan gelen gazetecilerin yargısız infaz haberlerini sayfalarına koymayanlar, ordunun emriyle 28 Şubat sürecinde asılsız manşetler atanlar, 'Hayata Dönüş' operasyonunda kullanılanlar da vardı. Evet, şimdi de basın özgürlüğü yara alıyor. Bazı gazeteciler hangi suçla yargılandığını bilmeden uzunca bir süredir içerideler... Kimileri, yaşananları 28 Şubat'ın rövanşı kabul ediyor. Bekleyip göreceğiz. Anlamadıkları ise şu: Hadi diyelim birileri rövanşı alıyor. Böyle bir sürecin yaşanması bile, Türkiye gibi defalarca darbenin yaşandığı bir ülkede, basın özgürlüğü adına olumlu bir gelişme aslında! Yeter ki, kafalarda yeni oto sansürler yaratmayalım! Derdim Pollyanna'cılık oynamak değil, ama memleketimde basın özgürlüğü adına eskiye oranla büyük bir değişimin yaşandığına inanıyorum. Çok değil, bundan beş yıl önce; Taraf gazetesinin şimdi attığı manşetleri hayal bile edemezdik! Türkiye tarihinde ilk defa askerden hesap soruyor, Güneydoğu'daki faili meçhul cinayetlerin mezarları açılıyor, 'Hayata Dönüş' operasyonu için günah çıkarılıyor vs...
BATI HESAP SORAMAZ!
Kürt sorununu en uç söylemlerle tartışmak bile, artık can sıkıntısı yaratmıyor. Diyarbakır Cezaevi'ndeki işkencelerin dizisi bile çekildi. Bunlar önemli gelişmeler! Tabii ki, her zaman daha fazla özgürlük talep edilecek, yanlışlardan hesap sorulacak ama bugünü eleştirirken de geçmişteki basın rezaletlerine bakmakta fayda var. Hele hele, Irak'ta milyonlarca masum insanın ölümüne zemin hazırlayan sahte istihbarat raporlarını manşet yapan Batı basınının bizden hesap sormaya hiç hakkı yok! Keşke birileri onlara, eskiden bu topraklarda medya patronlarının hükümet kurduğunu, bir telefona "Emredersiniz komutanım" deyip darbeye zemin hazırladıklarını anlatsa... İşin komik tarafı, vakti zamanında bu günahları işleyenlerin şimdi basın özgürlüğünden bahsetmeleri!