İstanbul Şehir Tiyatroları'nda çeyrek asrı geride bırakan Ertuğrul Postoğlu, ekranla geç tanısan isimlerden biri. Aslında 90'lı yıllarda birkaç dizi denemesi olsa da; ilk başladığı isten, yani seslendirme ve dublaj sanatçılığından vazgeçmemiş. Görüntüsünden önce sesiyle ünlenen başarılı tiyatrocu, en son atv'nin sevilen dizisi 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz 'da 'Güneş' karakteriyle izleyicilerle buluştu. Postoğlu, sanat macerası ve Türkiye gündemi hakkında samimi açıklamalar yaptı:
Ekran maceram geç başladı. 90'larda birkaç dizide oynadım ama o telaşının içinde olamadım. O dönem seslendirme islerim vardı, maddi anlamda ihtiyacımı karşılıyordu. Tiyatroyla da egomu tatmin ediyordum. Dizi sektöründeki yoğunluğun içine girmek istemedim. Ama seslendirme sektöründeki dalgalanmalar ve iki kızıma daha iyi şartlar oluşturabilmek için dizi sektörüne tekrar girdim.
'TATLITUĞ, BİRÇOK TİYATROCUDAN İYİ'
Aradan neredeyse 20 yıl geçmişti, tabii yeni ortama alışmak kolay olmadı. Baslarda menajer bulamadım. Haklıydılar, oyuncuydum ama onlar için bilinmez bir dünyaydım. Bu söylemimle belki bana alınacak kişiler olabilir ama Türkiye'de ne yazık ki yapımcı, yönetmen, cast direktörü ve menajerler; çok fazla tiyatroya gitmiyor. Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatroları'nda çok başarılı oyuncular var ama ne yazık ki görücüye çıkamıyorlar.
24 yıldır ulusal bir kanalın kurumsal sesi olduğum için düne kadar ünsüz ünlülerdendim. Yüzlerce dizi ve çizgi filme dublaj yapıp reklam seslendirdim. Sesimi duyan dönüp bakıyor ve "Tanıyorum bu sesi" diyor.
Güzel kızlar ve yakışıklı erkekler; oyunculuk yeteneğine bakılmadan yapımcılar tarafından tercih ediliyor. Çünkü ekranda bu güzelliği göstermek istiyorlar. Ha söyle söyleyeyim; bir insanın oyunculuk eğitimi almadan oyunculuk yapamayacağını söyleyenlerden değilim. Eğer yeteneği varsa, neden yapmasın? Mesela Kıvanç Tatlıtuğ'un oyunculuğuna, birçok tiyatro oyuncusundan daha fazla şapka çıkarırım. Konservatuvar mezunu birçok kişiden daha iyi performans sergiliyor ama bunu, dizi ve sinema oyunculuğu için söylüyorum. "Tiyatroya gel, hadi sahnede bir şey yap" dersem; ne yapar, onu bilmiyorum.
'SINIRA GİDENLERİ TEBRİK EDİYORUM'
İnsanlar, üniversite eğitimi aldıktan sonra kültürlü olduklarını zannediyorlar. Kültürlü olmak, kişinin kendi elindedir. 18 milyon nüfuslu İstanbul'da, 120 bin tiyatro izleyicisi var. Bu oran yüzde 1 bile olmayınca, doğal olarak televizyondan tanıdıkları isimleri sahnede görünce alkışlıyorlar. Bazı oyuncu arkadaşlarımın dizilerde oynamaya başlamasının nedeni; kendi tiyatrolarını ayakta tutabilmek.
Sanatın içinde siyaset zaten vardır. Çünkü sanat yasamdır ve düşüncelerin, isteklerin, arzuların, hayallerin karşılığıdır. Siyaset de böyle bir şeydir. Bu kadar siyasetçi gibi olunması gerekiyor mu bilemiyorum ama sanatçıların siyasetin içinde olması normaldir.
Ülkemizi korumak adına orada canlarını veren ya da vurulmuş bir arkadaşını omzunda taşıyan birileri var. Sınıra Mehmetçiğe gerçekten moral vermek ve 'Yanınızdayız' demek için mi gidiyorsun, yoksa sadece gitmiş olmak için mi gidiyorsun? Önemli olan bu ayrımı doğru yapmaktır. Eğer gerçekten moral vermek için gidiyorsan; evet, gidilmeli ve onların yanında olunmalı. Mehmetçik orada 'Ben burada savaşıyorum ama kim için savaşıyorum?' demiyor. 'Bir kahvede oturup laklak yapabilecekken bizim yanımıza geliyorlar' diyorlar. 'Bana değer veriyorlar' duygusunu onlara hissettirmek çok değerli. Bunu yapmak lazım. Ne olursa olsun giden insanları tebrik ediyorum.
25 YILLIK OYUNCUYUM AMA BU PİYASADA ÇÖMEZİM
Dizi sektörüne girmek istediğimde menajerim bile yoktu. Bir gün Bebek'teki kuaför Yıldırım Özdemir, beni yönetmen Cevdet Mercan ile tanıştırdı ve şans eseri 'Paramparça' dizisiyle ekrana döndüm. O dizide rol olan Erkan Petekkaya'yı kimi insanlar sert mizaçlı bulur ama şöyle bir durum var: 25 yıllık oyuncuyum ama dizi piyasasında çömezdim. Erkan kendisinden üç yaş büyük olduğum için bana hep 'Abi' dedi ve beni rencide etmeden bana yardımcı oldu. Bunu egosunu tatmin edecek şekilde değil, karşısındakini düşünerek yaptı. Daha sonra 'Diriliş: Ertuğrul' dizisine ve son olarak da 'Eşkıya 'ya dahil oldum. Her iki projede de kendimi aile ortamında hissettim. Hazımlı oyuncularla çalışınca normal bir hayatı yaşar gibi çekimleri yapıyorduk.
BAŞKA BİR ÜLKEYE ASLA GİTMEM!
Türkiye'den kaçanlar olabilir ama ben gitmem. Çünkü bu vatan toprağının her köşesinde insanların kültürü var. Korumamız gereken sadece bir toprak parçası değil, vatanı korumak dediğin şey; yaşamı, geçmişi, kültürü, kimliği korumaktır. Bazen bu ülkede yaşadığın beş dakika, başka yerlerde yaşayabileceğin yüzlerce dakikaya denk gelebiliyor. O yüzden ben diğerlerinin aksine hiçbir yere gitmem.