Hemcinslerim kusura bakmasın ama erkekler aldattıkları zaman galiba beyinleri de dumura uğruyor. Hele mazeret üretme, yalan söyleme konusundaki 'yaratıcılıkları' iyice dibe vuruyor. Bunun son örneği Atv'deki Müge Anlı ile Tatlı Sert'te yaşandı. Programa "Dolandırıldım" diye katılan Erol Karakoç, yasak aşk yaşadığı Nursel Yüksel için "Ben o kadına yardımcı oluyordum. Arabada üzerime atladı. İlişkiye girdik, beni kirletti. Kadınlığını kullandı, şikayetçiyim" dedi. Erol Karakoç'un eşi Nagihan Karakoç da "Eşimin suçu yok, iki kadın onu büyü ile kandırdılar" filan demesin mi?
Sonradan iddia edildi ki, Erol Karakoç ile Nursel Yüksel bir kaç yıldır birlikte yaşıyormuş. O gün de mobilyacıdan dönüyorlarmış. Erol Karakoç ona ev dayayıp döşüyormuş filan...
Aldatan erkek, sıra hesap vermeye geldiğinde gözüne far tutulmuş tavşana dönüyor. Cem Yılmaz bir sahne şovunda bu durumu şahane bir diyalogla anlatmıştı:
KADIN: Seni otelden bir kadınla çıkarken görmüşler.
ERKEK: Kim? Ben mi? (Zaman kazanma çaresizliği)
KADIN: Evet ya, sen.
ADAM: Hangi otel? (Hedef saptırma çaresizliği)
KADIN: ..... işte ya, o otel.
ADAM: Kim? Kim söyledi sana bunu? (Soruya soruyla karşılık verme çaresizliği) Erkeğin manevra yeteneği işte bu kadarla sınırlıydı. Tıpkı Müge'nin programındaki Erol Karakoç gibi...
Ama bugüne kadar erkeğin savunma yeteneksizliği üzerine yapılmış en güzel sahne 'Ne Olacak Şimdi?' filminde Şener Şen ile Perran Kutman arasındakiydi. Perran Kutman kocası ile sekreterini odada iç çamaşırlarıyla yakalar. Şener Şen hiç istifini bozmaz: "Yaz kızım, 200 torba çimento, 20 kamyon çakıl, 15 kamyon ince kum..."
Bir Zamanlar Kıbrıs
TRT 1'in Bir Zamanlar Kıbrıs dizisi perşembe akşamı ekranda gala yaptı. Biz Kıbrıs Barış Harekatı'nın yapıldığı 1974'te 'karartma' günlerini bizzat yaşayan nesildeniz. Ama şimdiki gençler Kıbrıs'ta Türklerin nasıl büyük bir soykırım ve mezalime uğradığını pek bilmiyorlar. Diziyi bu enformatik yönüyle takdir ettim. Ancak oyuncu seçimlerinde yeterince titiz davranılmadığı kanısındayım. Özellikle bugüne kadar hep komedi filmleri ve dizilerinde izlediğimiz Ahmet Kural böylesine dramatik bir hikayenin içinde her an espri yapacakmış gibi duruyor.
Kıbrıs'ta 1963 ve 1974'de yaşananları unutmak mümkün değil. Belene'de, Gümülcine'de, Kosova'da, Yemen'de, Karabağ'da, Almanya'nın Türk mahallelerinde yaşananları da... En çok üzüldüğüm ne biliyor musunuz? Dünyanın en fazla mezalime uğrayan milletinin, hâlâ asılsız soykırım iddialarıyla suçlanması...
Sıfırı tüketirken...
Şahane belgesel Bir Su Hikayesi tam da Dünya Su Günü'nde National Geographic ekranlarındaydı. Gelecekte dünyanın büyük bir su kıtlığı yaşadığı günlere projeksiyon yapıyordu. Eleen, 10- 12 yaşında bir kız çocuğuydu. Annesini yitirmişti. Bilim insanı babası ile birlikte dağ tepe yeni su kaynağı arıyordu. Bu arada yanındaki saksıda annesinin en sevdiği beyaz bir nergisi taşıyordu. Dünyanın bir şişe su için birbirini yediği günlerde babası, kızının saksıya su döktüğünü görünce ona çok kızdı. Gelin görün ki, kızın suladığı çiçek plastikti...
Belgeselde kuraklıktan en çok etkilenecek 4 şehir şöyle sıralandı: Cape Town (Güney Afrika), Londra (İngiltere), İstanbul (Türkiye) ve Chennai (Hindistan).
Su kemerleri ve sarnıçlar şehri İstanbul, kuraklığı ilk kez yaşamayacak. Belli ki kentin geçmişinden hiç ders çıkartmamışız. Unutmayalım, dünyayı atalarımızdan miras almadık. Çocuklarımızdan ödünç aldık...
Müge Anlı'ya tavsiye
Müge Anlı'nın Atv'deki programına telefon bağlantısıyla katılan vatandaşlar, heyecanlandıklarından olsa gerek Müge'ye bazen "Esra hanım" (Esra Erol) bazen de "Serap hanım" (Serap Ezgü) diye hitap ediyorlar. Müge de her zamanki olgunluğuyla, telefon başındakileri rencide etmemek için olayı sadece gülümseyerek geçiştiriyor.
Sevgili Müge'ye naçizane tavsiyem, programdaki diğer konuklar gibi yakasına isminin yazılı olduğu bir kart yapıştırması...
Gaf kürsüsü
Yeni Akit gazetesi "CHP'li Seyit Torun, kızını Şişli Belediyesi'ne Özel Kalem Müdürü yaptı" haberini manşete taşıdı. Şaşırtan açıklama ise Torun'dan geldi: "Benim kızım yok ki..."
Zap'tiye
Sadece Şırnak'ta yetişen ve ömrü 20 gün olan ters lale adlı çiçeği dalından koparmanın cezası 60 bin lira... Covid-19 kurallarını ihlal edip, insanların hayatını soldurmanın cezası ise 3 bin 100 lira... Yeni Lale Devri'ne hoş geldiniz!
Ne demiş?
Pandemi yüzünden hepimizin Sumo güreşçisine döndüğü günlerde sosyal medyadaki paylaşım her şeyi özetler gibiydi: "Yazlık giysilerimi denedim, bir tek güneş gözlüğüm oldu."